Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14471 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3847 - Esas Yıl 2014





Tebliğname No : 5 - 2012/253793MAHKEMESİ : Konya 9. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 03/07/2012NUMARASI : 2010/680 Esas, 2012/661 KararSuç : TefecilikMahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık M.. K.. hakkında kurulan hükümle ilgili olarak yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Katılan vekilinin Dairemize sunduğu dilekçe ekindeki evraktan sanık M.. K.. hakkında tefecilik, dolandırıcılık ve tehdit suçlarından Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/38 Esas sayılı dava dosyasında yargılama yapıldığının anlaşılması karşısında anılan dava dosyasının getirtilmesi, mümkünse her iki dosyanın birleştirilmesi, aksi halde onaylı suretinin temin edilip eklenmesi, dava konusu eylemler arasında irtibat bulunup bulunmadığı, suç ve dava tarihleri itibariyle hukuki kesinti olup olmadığının tespit edilmesinde zorunluluk bulunması,Sanık M.. Ö..’in savunması, H.. K.., M.. K.., Alaaddin Patlak ve sanık M.. K..’nın beyanları ve 22/11/2005 tarihli senedin düzenlenme tarihinde sanığın yurtdışında bulunması nazara alındığında M.. Ö..’in müsnet suça iştirak ettiğine ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan gerekçeden yoksun biçimde yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,Kabule göre de;TCK'nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin 1. fıkrasında yedi bend halinde sayılan hususlar, aynı Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasındaki "suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur." şeklindeki yasal düzenlemeler, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetli değerlendirilip, suç kastındaki yoğunluk, tefeciliğe konu miktarlar, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı gözetilerek ilgili kanun maddesindeki cezanın alt ve üst sınırları arasında takdir hakkının kullanılması gerekirken sanık M.. K.. hakkında yazılı şekilde temel cezanın alt sınırdan belirlenmesi, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 241. maddesinde tefecilik suçunun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,...” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, aynı Kanunun 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ya da aynı kişiye değişik zamanlarda ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu gözetilerek, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verdiği kabul edilen sanık M.. K.. hakkında TCK'nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,5237 sayılı TCK'nın 3/1. maddesindeki orantılılık ilkesine aykırı olacak şekilde hapis cezası alt sınırdan belirlendiği halde adli para cezasında gerekçe gösterilmeksizin alt sınırdan uzaklaşılması suretiyle çelişkiye düşülmesi,Hükmedilen cezanın kısa süreli hapis cezası olmaması nedeniyle ertelenmiş olsa bile TCK'nın 53/1, 2, 3. maddesi uyarınca hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak hak yoksunluğuna hükmedilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,Kanuna aykırı, sanıklar müdafiileri ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.