Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8086 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 23834 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Tarsus 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 13/06/2013NUMARASI : 2012/341-2013/405Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulmasından dolayı uğranılan zararın 4271 sayılı TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davalı idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R –Dava, tapu sicilinin hatalı tutulmasından dolayı uğranılan zararın 4271 sayılı TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; davacının selefi olan F.. G.. ve M.. Ö.'nün 1958 yılında Hazineden satın almak suretiyl,e ham toprak vasıflı, orman olduğuna dair üzerinde herhangi bir şerh bulunmayan taşınmazı iktisap ettiği, davacının pay satışları sonucu 1995 yılında taşınmaza tamamen malik olduğu, 9.3.1986 de kesinleşen orman kadastrosu sonucu dava konusu taşınmazın orman sınırıları içinde kaldığından bahisle Çamlıyayla Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/4-2005/17sayılı kararı ile davacı üzerindeki tapunun iptali ile 2006 yılında orman niteliği ile Hazine adına tescil edilmesi sonucu zararın tazminine ilişkin bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.4721 sayılı TMK'nun sorumluluk başlığını taşıyan 1007. maddesi "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur." hükmünü içermektedir. Dava konusu edilen olayda da; geçerli bir tapu kaydının oluşmasından sonra mahkeme kararı ile orman olarak Hazine adına tescil edildiği ve sonuç itibariyle davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararının oluştuğu ve bu zararın tazmininin Devletten istenebileceği gözetilerek, Hazine aleyhinde dava açılması doğrudur. Ancak;1)Dava konusu taşınmazın değerinin tespiti amacıyla yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi kurulu raporu, değer biçme yöntemi bakımından hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;Tapusu iptal edilen dava konusu taşınmaz arsa vasfında olduğundan, değerlendirme tarihi olan dava tarihinden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının, fiyat artış endeksleri uygulanmak suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle belirlenmesi gerekir.Bu durumda; taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilerek, bu emsallere göre taşınmazlara değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak, denetime imkan veren bilimsel verileri içeren rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması,2) Öte yandan; HMK 176. maddesi gereği; aynı davada, taraflar ıslah yoluna ancak bir kez başvurabileceğinden, fazlaya dair hakların ek dava açılmak suretiyle istenmesi gerekir.Bu itibarla 08/04/2013 havale tarihli ıslah dilekçesindeki miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, ikinci ıslah talebi nazara alınarak fazlaya hükmedilmesi,3) Dava tarihi 10.04.2012 olduğu halde, karar başlığında 13/06/2013 tarihinin dava tarihi olarak gösterilmesi, Doğru görülmemiştir.Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.