Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3565 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 27405 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki Hazineden satın alınan taşınmazın yapılan kadastro tespiti ile orman vasfıyla yeniden Hazine adına tescili sonucunda uğranılan zararın TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın zaman aşımı süresi dolduğundan reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R –Dava, Hazineden satın alınan taşınmazın yapılan kadastro tespiti ile orman vasfıyla yeniden Hazine adına tescili sonucunda uğranılan zararın TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu ve zaman aşımı süresi dolduğundan bahisle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; davacı murisinin 1958 yılında Hazineden satın almak suretiyle iktisap ettiği taşınmazın, 2009 yılında yapılan kadastro tespitinde orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği, böylelikle davacı murisi adına olan tapu kaydının geçerliliğini kaybettiğinden, zararın tazminine ilişkin bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.4721 sayılı TMK'nun sorumluluk başlığını taşıyan 1007. maddesi "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur." hükmünü içermektedir. Dava konusu edilen olayda da; geçerli bir tapu kaydının oluşmasından sonra yapılan kadastro sonucunda, taşınmazın orman olarak Hazine adına tescil edildiği ve sonuç itibariyle davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararının oluştuğu ve bu zararın tazmininin Devletten istenebileceği gözetilerek, Hazine aleyhinde dava açılması doğrudur. Açıklanan nedenlerle; TMK'nun 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin 818 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 60. maddesindeki zamanaşımı kuralının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK'nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146.) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır. Bu durumda; Mahkemece, tapu kaydının geçerliliğini yitirmesi nedeniyle uğranılan zararın, TMK'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemiyle açılan davada, zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilip, davacının gerçek zararının tespiti için;Öncelikle dava konusu taşınmazın arsa mı, yoksa arazi vasfında mı olduğu belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yapılacak keşif sonucunda, öncelikle 1958 tarihli tapu kaydına konu yer ile Hazine adına tescil edilen 101 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın aynı yer olup olmadığı fen bilirkişi raporu ile belirlenerek, taşınmaz arsa vasfında ise; emsal karşılaştırması yapılarak; arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerini tespit eden bilirkişi kurulu raporuna göre davalı Hazine aleyhine hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, Doğru görülmemiştir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.