MAHKEMESİ : Karşıyaka 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 25/05/2011NUMARASI : 2009/30-2011/183Taraflar arasındaki 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davalı idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R – Dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın 70/520 hissesinin A. Y. isimli şahsa ait olduğu, A.. Y.. isimli kişinin taşınmazı 23.06.1997 tarihinde 35/520’şer hisse ile davacılara sattığı, daha sonra bu durumu öğrenen gerçek malikin tapu iptali ve tescil davası açtığı, Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/104 esas-2007/55 karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davacılar adına olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın önceki malik A.Y. adına tapuya tesciline karar verildiği kararın 16.09.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. 4721 sayılı TMK’ nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Yasanın 1007.maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, Tapu Sicil Müdürlüğünün davalı sıfatı yoktur. Davacının amacı Devlet tüzel kişiliğini dava etmek olup, davasını yanlış idareye yöneltmesi hasımda değil, temsilci de yanılmadır.Bu durumda; 1- Davacıya Hazine’yi davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve Hazine yönünden işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması, davalılar Tapu Sicil Müdürlüğü ve A.. Y.. hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, 2- Kabule göre de; dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi olan 30.7.2010 gününde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak, niteliği belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması gerekirken, soyut ifadelerle piyasa rayiçlerine göre değer biçen rapora göre eksik inceleme sonucu karar verilmesi,Doğru görülmemiştir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.