MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 31/10/2013NUMARASI : 2012/491-2013/628Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:- K A R A R -Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; davacının hissedar olduğu 902 parsel sayılı taşınmazın Yeni G.Kentsel Dönüşüm Proje alanında yer alan imar parsellerine şuyulandırıldığı Yeni G.Kentsel Dönüşüm Proje alanında kalan ve dava konusu taşınmazı da kapsayan bölgede fiilen çalışmaların başladığı, projenin bir bütün olduğu da dikkate alındığında, dava konusu taşınmaza,kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleştiği anlaşılmıştır.Öte yandan 09.04.2013 tarihinde tapuya tescili sağlanan imar uygulaması sonucu, davacının hissedar olduğu taşınmaz Yeni G. Kentsel Dönüşüm Proje alanında kaldığı gibi söz konusu taşınmazda davalı idarenin de hissedar olduğu anlaşılmıştır.30.06.2010 tarih ve 5998 sayılı Yasa ile değişik 5993 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinin 8. fıkrasında “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı ilan edilen yerlerdeki belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyenin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılır veya yaptırılır. Belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alanında kendilerine 3194 sayılı Yasanın 18. maddesine göre, ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş olanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilir” hükmü yer almakta olup, davacının hissedar olduğu taşınmazda, davalı idarenin de paydaş olması ve ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemesi nedeniyle davacının kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan dava açma hakkı bulunduğunun kabulü doğrudur.Ancak; Alınan bilirkişi kurulu raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;Arsa niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsal zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal olarak alınan kıyasi satışların dava konusu taşınmaza göre gelişmesini tamamlamış ve dava konusu taşınmaza uzak bölgede olduğu anlaşıldığından rapor yeterli ve inandırıcı bulunmamıştır. Bu durumda taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,Doğru görülmemiştir.Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.