MAHKEMESİ : Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/07/2013NUMARASI : 2012/388-2013/404Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hakkındaki davada idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yeri yönünden reddine, diğer davalılar yönündeki davanın ise husumetten reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davacılar ile dahili davalı vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R –Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmazlar bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hakkındaki davada idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yeri yönünden reddine, diğer davalılar yönündeki davanın ise husumetten reddine karar verilmiş; davacılar ile dahili davalı vekillerince temyiz itirazında bulunulmuştur.11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir.Bu nedenle dava konusu ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarda imar planında olimpiyat park alanı olarak ayrılmış ise de, mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporuna göre, taşınmazlara dahili davalı idarece fiilen el atılmadığı anlaşıldığından davanın yargı yeri yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak;Dava konusu 251 parsel sayılı taşınmaz öncesinde imar planında Olimpiyat Parkı Alanı olarak planlanmış iken, daha sonra yapılan 2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Altınşehir-Güvercintepe Nazım İmar Planında park alanı olarak ayrıldığı, mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporuna göre ise söz konusu parselin batı tarafında bulunan Hasendere deresinin yatağını genişletmesi nedeniyle tamanının dere yatağında kaldığı anlaşılmıştır.Bu durumda taşınmazı da kapsayan bölgede, dere ıslah çalışması yapılmamış olsa dahi, dava konusu 251 parsel sayılı taşınmazın dere yatağında kaldığı dikkate alındığında fiili el atma olgusunun gerçekleşmiş olduğunun kabulü ile dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin 08.09.2012 tarih ve 28405 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2012/3575 sayılı Bakanlak Kurulu Kararı ile yetkilendirilmiş olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca 15.11.2012 tarih ve 17687 sayılı olurları ile "rezerv yapı alanı" olarak belirlenen bölge içerisinde kaldığı da dikkate alınarak sorumlu idare belirlenmek suretiyle, işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle bu parsel yönünden davanın yargı yeri nedeniyle ve husumetten reddine karar verilmesi,Doğru görülmemiştir.Davacılar ile dahili davalı idare vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 22.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.