Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20318 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7051 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Nizip 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/11/2013NUMARASI : 2013/20-2013/150Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R –Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki delil ve belgelere göre davacı vekilinin tüm, davalı idare vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir. Şöyle ki;Yapılan incelemede; dava konusu taşınmaza ulaşım mevcut olduğu, köy tüzel kişiliğinin devam ettiği, taşınmazdan ekonomik ve sosyal yönden yararlanma imkanının kısmen bulunduğu, mahkemece dava konusu taşınmazın 300 metrelik mutlak koruma alanında kalması sebebiyle Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 17. maddesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden, dava konusu taşınmazın Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 17. maddesi uyarınca “Birecik Baraj gölü Mutlak Koruma Alanında” kaldığı, ancak taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır.11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmek olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir.Bu itibarla; taşınmazdan ekonomik ve sosyal yönden yararlanma imkanının kısmen bulunduğu anlaşıldığından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 12/4 madde uyarınca açılan davanın esastan reddine, taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmadığından ve husumet hususunun da idari yargıda çözümlenmesi gerektiğinden Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 17. maddesi uyarınca açılan davaya bakma görevinin idari yargı yerine ait olduğu gözetilerek bu talep bakımındanda dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir.Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacılardan peşin alınan temyiz ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, davalı idare harçtan bağışık olduğundan harç alınmamasına, 09.09.2014 günde oybirliğiyle karar verildi.