MAHKEMESİ : Seferihisar Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 26/11/2013NUMARASI : 2012/201-2013/289Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK.nun 1007. Maddesi uyarınca tazmini davasının kabulüne dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş, davacılar vekili de temyiz dilekçesinde duruşma isteminde bulunulmuş olmakla, duruşma için belirlenen 01.07.2014 günü temyiz eden davalı idare vekilinin yüzüne karşı; usulüne göre çağrı kağıdı gönderilmesine rağmen gelmediğinden temyiz eden davacılar vekilinin yokluğunda duruşmaya başlanarak, davalı idare vekilinin sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki kağıtlar okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. - K A R A R -Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu taşınmaz davacılar murisi adına kayıtlı iken 651 m²’lik kısmı kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından, Seferhisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2000/139 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda, bu bölümün tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verildiği, kararın 31.03.2003 tarihinde kesinleştiği ve işbu davanın da 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır. Tapu kaydının, sonradan kıyı kenar çizgisinde kalması nedeniyle iptal edilmesi üzerine açılan işbu davada, TMK'nun 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem olarak doğrudur. Ancak;1-Dava konusu taşınmaz arsa niteliğindedir. Kamulaştırma Kanununun 11/1-g maddesi uyarınca, arsalara kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan satışlara göre değer biçilmesi gerekir.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, getirtilen emsallerin satışlarının vergi ve harçtan kaçınmak için düşük gösterildiği açıklandıktan sonra, sonuçta piyasa rayicinden söz edilerek soyut ifadelerle değer biçildiğinden, bu rapora göre hüküm kurulması mümkün değildir. Bu durumda; taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re’sen emsal celbi yoluna gidilmesi; dava konusu taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle; emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması; ayrıca dava konusu taşınmazın, imar planındaki konumu, emsallere olan mesafesini de gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların emlak vergisine esas olan metrekare değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle değerinin belirlenmesi için, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,2-Taşınmaza dava tarihi olan 24.01.2011 itibariyle değer biçilmesi gerektiği gözetilmeden tapu kaydının terkin tarihi esas alınarak değer biçilmesi,3-Birleştirilen ek davada hükmedilen bedele de, değerlendirme tarihi olan ilk dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, ek dava tarihinden faize hükmedilmesi,Doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 01.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.