Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14354 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7309 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007.maddesi uyarınca tazmini davasının kabulüne dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı idare ve ihbar olunan davalı ... tarafından verilen dilekçeler ile istenilmiş davalı idare vekili de temyiz dilekçesinde duruşma talebinde bulunmuş olmakla duruşma için belirlenen 17.09.2013 günü temyiz eden davalı idare vekili Av. .... ile ihbar olunan ..... ile aleyhine temyiz olunan davacı vekilinin yüzlerine karşı; usulüne göre çağrı kağıdı gönderilmesine rağmen gelmediklerinden ihbar olunanların yokluklarında duruşmaya başlanarak davacı ve davalı idare ile ihbar olunan .... sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. - K A R A R - Dava, tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... ve ... Müdürlüğü vekili ve davanın ihbar edildiği .... tarafından temyiz edilmiştir. İhbar olunan ....’nun taraf sıfatı bulunmadığından temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı ... ve .... Müdürlüğü vekilinin temyizine gelince; Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; davacının dava konusu taşınmazın 250/1816 hissesini satın aldığı, ancak daha sonra önceki alım satımlar sırasında hisse hesabında hata yapıldığı, esasen hissenin 250/36300 olduğu belirtilerek Kadastro Kanununun 41/2 maddesi gereğince hissenin bu şekilde tashih edildiği anlaşılmıştır. 4721 sayılı TMK.nun sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007.maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır. Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Yasanın 1007.maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bununla birlikte, 492 sayılı Harçlar Kanununun 28/a ve 32. maddelerindeki "Karar ve ilam harcının dörtte biri peşin ödenir." "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz" hükümleri uyarınca, harç yatırılmadan yargılamaya devam edilmemesi gerekir. Harcın yatırılmaması için işlemin yapıldığı anda, harcı yatırmakla mükellef olan tarafın harçtan muaf olması gerekir. Davalının harçtan bağışık olması, davacı tarafı, bu sorumluluktan kurtarmaz. Kaldı ki, işlemin yapıldığı tarihte, harçtan bağışık olan idarenin, karar tarihinde bu muafiyeti kaldırılmış da olabilir. Örneğin ... Genel Müdürlüğü 02.11.2011 tarihine kadar harçtan bağışık iken, bu tarihten sonra muafiyeti kaldırılmıştır. Mahkemece, harcın yatırılması için davacı vekiline süre verilmesi gerekir ise de; davalı idare harçtan muaf olduğundan bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak; 1) Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir. TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, Tapu Sicil Müdürlüğünün davalı sıfatı yoktur. Davacının amacı Devlet tüzel kişiliğini dava etmek olup, davasını yanlış idareye yöneltmesi hasımda değil, temsilcide yanılmadır. Bu durumda, davacıya Hazine’yi davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu karar verilmesi, 2) Dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan, yakın yerlerden ve yakın tarihli emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Oysa Raporu hükme esas alınan bilirkişi kurulunca emsal alınan taşınmaz, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerden farklı bir bölgede, küçük yüzölçümlü ve eski satış tarihli bir satış olup, emsal olarak kabul edilmesi doğru değildir. Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2008 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, geçerli olmayan rapora göre karar verilmesi, Doğru görülmemiştir.Davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenle HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ihbar olunandan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, temyiz eden davalı idare yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 990,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.