MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R –Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; ... 10 pafta 81 ada 26 parseldeki taşınmaza ilişkin açılan ortaklığın giderilmesi davasında ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1991/151-1993/709 sayılı kararı ile ortaklığın giderilmesine ve taşınmazda k, l, p, u ve b harfleri ile gösterilen kısımların davacının da içinde bulunduğu ... mirasçıları adına tesciline hükmedildiği halde, Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılan tescil işlemleri sırasında her bir bölümün ayrı bir mirasçı adına tescil edildiği ve ifrazen oluşan ve hataen adına tescili yapılan 122 parsel sayılı taşınmazın ... tarafından ... isimli şahsa satıldığı, bu yolsuz tescil nedeniyle bu parsele ilişkin açılan davanın ise taşınmazı satın alan 3. şahıs iyi niyetli olduğundan reddine karar verildiği, işlemi yapan memurlar hakkında açılan ceza davası sonucunda ise, ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 1998/426-600 sayılı ilamı ile sanık ...in görevde yetkiyi kötüye kullanmaktan cezalandırılmasına, diğer sanık ...'in ise beraatine karar verildiği, her iki kararın da Yargıtay denetiminden geçerek kenileştiği anlaşılmıştır. 4721 sayılı TMK.nun sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007.maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır. Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Yasanın 1007.maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; 1- Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir. TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, Tapu Sicil Müdürlüğünün davalı sıfatı yoktur. Davacının amacı, Devlet tüzel kişiliğini dava etmek olup, davasını yanlış idareye yöneltmesi hasımda değil, temsilcide yanılmadır. Bu durumda, davacıya Hazine’yi davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu karar verilmesi, 2- Dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan değer biçilmiştir. Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2011 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taşınmaza, genel deyimlerle ve piyasa rayicinden söz ederek değer biçen geçersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi, Doğru görülmemiştir.Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.