Şartlı tehdit suçundan sanık ...'in, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 308/2, 59/2 ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 4. maddeleri uyarınca 152,10 yeni Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Kanun'un 6. maddesi gereğince ertelenmesine dair,...Asliye Ceza Mahkemesinin 02/05/2001 tarihli ve 2000/74 esas, 2001/138 sayılı kararının infazı sırasında, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, duruşma açılmak suretiyle yeniden yapılan yargılama sırasında, müştekinin şikâyetten vazgeçmesi sebebiyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine ilişkin, aynı Mahkemenin 23/05/2007 tarihli ve 2007/35 esas, 2007/100 sayılı kararının,... Bakanlığınca yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/07/2013 gün ve 243527 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “... Asliye Ceza Mahkemesince, uyarlama yargılamasında müştekinin şikâyetten vazgeçmesi sebebiyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 99. maddesi uyarınca davanın düşürülmesine karar verilmiş ise de 5237 sayılı Kanun'un 73/4. maddesinde yer alan "Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz." şeklindeki düzenleme karşısında, hükmün kesinleşmesinden sonraki uyarlama yargılamasında, sadece lehe kanunun tespit edilerek uygulanması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde davanın düşürülmesine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Şartlı tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda,...Asliye Ceza Mahkemesinin 02/05/2001 tarihli kararı ile adli para cezası ile cezalandırılarak, cezasının 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince ertelendiği, deneme süresi içerisinde sanığın 07/04/2004 tarihinde işlemiş olduğu kasıtlı bir suç nedeniyle kesinleşen hükümle mahkum edilmesi üzerine, erteli cezasının aynen infazına karar verilerek mahkemesine ihbarda bulunulduğu, infaza gönderilen bu ilamla ilgili savcılığın 5237 sayılı Kanun kapsamında uyarlama talebi üzerine, aynı Mahkemenin 23/05/2007 tarihli ek kararı ile uyarlama yargılaması sırasında mağdurun şikayetten vazgeçmesi nedeniyle, sanık hakkında ihkakı hak suçuna dönüşen eylemi nedeniyle, 765 sayılı TCK’nın 99. maddesi uyarınca kamu davasının düşürülmesine karar verildiği, kesinleşen bu karar için Kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:647 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile ertelenen hükümler yönünden, aynen infaz ile ilgili yapılan uyarlama yargılaması sırasında, şikayetten vazgeçme nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:Öğretide muhakeme şartı olarak kabul edilen şikayet hakkı, kişiye sıkı surette bağlı haklardan olup, bu konuya ilişkin yasal düzenlemeler incelendiğinde,5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin 4. fıkrasında; “Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz." hükmüne yer verilmiş,765 sayılı TCK’nın 99.maddesinde ise; “Takibat yapılabilmesi dava veya şikayete bağlı suçlarda suçtan zarar gören kimsenin vazgeçmesi hukuku amme davasını düşürür. Ancak kanunda hilafı yazılı olmadıkça cezanın infazına mani olmaz.” hükmü düzenlenmiştir.Her iki kanunun şikayete ilişkin maddeleri incelendiğinde, kovuşturması şikayete bağlı suçlarda hüküm kesinleşinceye kadar şikayetten vazgeçme kamu davasının düşürülmesi sonucunu doğururken, hüküm kesinleştikten sonra ileri sürülen şikayetten vazgeçme beyanının hükmün infazına engel olmadığı, diğer bir deyişle kesinleşen hükmün düşürülmesi sonucunu doğurmadığı anlaşılmaktadır.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun uyarlama yargılamasının kapsam ve sınırlarının anlatıldığı, 20.06.2006 gün ve 2006/10-124-165 sayılı kararında; “Bu yargılamanın temel özelliği, talî yargılama olmasıdır. Bu bağlamda, sonraki yasanın lehe sonuç doğurup doğurmadığının saptanması, lehe ise uygulanması ile sınırlı, kendine özgü bir yargılamadır. Bu talî yargılamada, aslî ceza yargılaması sürecinde kesinleşmiş bulunan önceki kararın dışına çıkılamayacak, oradaki suça konu sabit eyleme uygulanması olanağı bulunan yeni yasadaki hükümler bütünüyle tatbik olunduktan sonra yeni yasanın lehe sonuç doğurduğunun saptanması halinde, hükümlünün bu sonuçtan faydalanması için, infaza konu olabilecek nitelikte bir hüküm kurulmasıyla yetinilecektir. Bu özellikleri itibariyle uyarlama yargılamasında, asıl ceza yargılamasının esasları ancak zorunlu olduğu ölçüde uygulanacaktır; genel yargılama kurallarının bütünüyle uygulanması söz konusu değildir. Nitekim, sanığın sorguya çekilmesi, gelmeyen sanık hakkında duruşmaya devam olunamaması, sanığın beraberinde getireceği tanıkların dinlenmesinin zorunlu olması gibi bir çok kural, hükümlüler hakkında uygulanmayabilecektir. Keza uyarlama yargılamasında, esas itibariyle yargılamanın yenilenmesine konu olabilecek biçimde yeni kanıt ileriye sürülmesi ve toplanması da mümkün olmadığından, olay yargılamasının zorunlu olduğu durumlar dışında sübut sorunu da çözümlenemeyecek, sadece hukuki değerlendirme yapılabilecektir. Görüldüğü gibi, “kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması”, asıl ceza yargılamasının bütünüyle sonuçlanıp hükmün kesinleşmesinden sonra, ancak infazından önce yürürlüğe giren bir ceza yasasının, kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne, dolayısıyla infaza etkisi bulunup bulunmadığının saptanmasına ilişkin talî bir yargılama faaliyetidir. Hükmün infazı söz konusu değilse, böyle bir yargılama faaliyetine de ihtiyaç olmayacaktır. O nedenle, infaz aşamasında verilen bu kararlar, infazı ilgilendiren ve etkileyen, başka deyişle infaza ilişkin kararlardır. Talî yargılamada verilen bu kararlara karşı temyiz yasa yoluna başvurulabilmesi, bunların infaza ilişkin olma niteliklerini değiştirmez.” Görüşlerine yer verilmiş, aynı kararda uyarlama yargılaması sonucu verilen kararların kazanılmış hak oluşturmayacağı ve bu hükümler yönünden cezanın aleyhte değiştirme ilkesinin uygulanamayacağı kabul edilmiştir. İnceleme konusu somut olayda; 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlar hakkında sanık lehine uygulama yapılması 5237 sayılı TCK'nın 7/2 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddelerinin gereği bulunduğundan, mahkemece önceki ve sonraki yasaların cezayı artırmayı veya azaltmayı gerektiren ilgili bütün hükümlerinin somut olaya uygulanarak, ortaya çıkacak sonuçlara göre lehe yasanın ve hükmünün belirlenmesi gerekirken, uyarlama yargılaması sırasında mağdurun şikayetten vazgeçtiği gerekçesiyle, TCK’nın 73/4. maddesine aykırı olarak kamu davasının düşmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır. IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden1- Şartlı tehdit suçundan sanık ... hakkında,...Asliye Ceza Mahkemesinin 23/05/2007 tarihli ve 2007/35 esas, 2007/100 sayılı kararının KANUN YARARINA BOZULMASINA,2- Uyarlama yargılamasında kazanılmış hak uygulanamayacağından, 5271 sayılı CMK'nın 309/4. maddesi uyarınca bozma doğrultusunda karar verilmek üzere müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, 27.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.