Hakaret suçundan sanık ... ..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 43/1, 129/1 ve 52. maddeleri uyarınca, 1.110,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair.... ASLİYE CEZA MAHKEMESİNİN) 21/03/2013 tarihli ve 2011/340 esas, 2013/175 sayılı kararının,... tarafından yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 08/07/2013 gün ve 237201 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlardan olması ve suçun mağduru ...’nın da yargılama aşamasında 08/01/2013 tarihli celsede sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçmesi karşısında, sanık hakkında hakaret suçundan açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Hakaret suçundan sanık ...... hakkında açılan kamu davasında,... Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21/03/2013 tarihli kararı ile, adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, yoklukta verilen kararın sanığa tebliğ edilerek kesinleşmesinden sonra, mağdur sanık...’nın 08/01/2013 tarihli oturumda şikayetinden vazgeçmiş olmasına rağmen, bu husus gözetilmeden karar verildiği belirlenerek, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Kovuşturması şikayete bağlı olan hakaret suçunda, karardan önce gerçekleşen şikayetten vazgeçme nedeniyle CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca kamu davasının düşürülmesi zorunluluğunun gözetilmeyerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:Öğretide muhakeme şartı olarak kabul edilen şikayet hakkı, kişiye sıkı surette bağlı haklardan olup, bu konuya ilişkin yasal düzenlemeler incelendiğinde,5237 sayılı TCK'nın 131/1. maddesinde, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır." hükmüne yer verildiği, Aynı Kanunun 73. maddesinin 4. fıkrasında ise, “Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür." hükümleri düzenlenmiştir.5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrasında da, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı yada soruşturma yada kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir." hükmü yer almaktadır.İncelenen dosyada; mağdur ...’nın 08/01/2013 tarihli oturumda şikayetinden vazgeçmiş olması nedeniyle, TCK’nın 73/6. maddesi uyarınca sanıktan vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorularak, sonucuna göre, TCK'nın 73/4 ve CMK'nın 223/8. maddelerinin değerlendirilmesi gerekirken, şikayetten vazgeçme beyanı dikkate alınmadan, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Hukuka aykırılık bu şekilde belirlendikten sonra bu hususun kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağı tartışılmalıdır. Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen... . karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının, olağanüstü yasa yoluyla incelenmesinin kapsam ve sınırlarının anlatıldığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 gün ve 11/70-159 sayılı kararında, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.Bu kapsamda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasayoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz yasayoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, yasa yararına bozma yasa yolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi nedeniyle 5271 sayılı Yasanın 5–14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılâp Kanununda belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı ve denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, saptanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince giderilecektir.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmü ise; hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra temyiz incelemesine konu olabilecek ve ancak bu aşamadan sonra temyiz yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde, koşulları bulunduğu takdirde yasa yararına bozma yasa yolu ile denetlenebilecektir.Bu nedenle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği hallerde hükmün içeriğine dâhil bulunan hukuka aykırılıkların, yasa yararına bozma yasa yoluyla denetlenmesi olanağı bulunmamaktadır. Kanun koyucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği mahkûmiyet hükmünün olağan yasayolu olan temyizen incelenmesini dahi yasaklamışken, henüz doğmamış bu hükümdeki hukuka aykırılıkların olağan denetim süreci sonlanmadan, olağanüstü bir yasa yolu olan “yasa yararına bozma” yasa yoluyla denetlenebileceğini kabul etmek yasa yollarına hakim olan temel ilkelere açıkça aykırılık oluşturacaktır.” görüşlerine yer verilmiştir.Ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazlarda, kararın sadece suça ve sanığa ilişkin objektif şartların gerçekleşip gerçekleşmediğiyle sınırlı olarak incelenmesi uygulamasının, ihtilaf konusu hususlara köklü çözüm sağlamadığını düşünen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu hususun öğretide de yoğun olarak eleştirildiğini belirterek, itiraz merciince yapılacak incelemenin kapsam ve sınırlarının açıklandığı, 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında ise; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK'nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.Somut olay yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler ve Genel Kurul kararları çerçevesinde yeniden değerlendirildiğinde, Yerel Mahkemece kovuşturma yapılması şikayete bağlı hakaret suçunda, mağdurun duruşmada şikayetten vazgeçmiş olması nedeniyle muhakeme şartı ortadan kalktığından, düşme kararı verilmesi gerekirken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilerek, sanık 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmuştur. Somut olayda yargılama hukukuna yönelik ağır bir hukuka aykırılık meydana gelmiş, kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı da, bu hukuka aykırılık üzerine oturtulmuştur. Olağan ve olağanüstü kanun yolları, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesi amacına hizmet ederek birey ve toplum açısından sağlıklı bir hukuk zemininin oluşmasına vesile olmaktadır. Bu çerçevede, karardaki ağır hukuka aykırılık halini tespit eden Yargıtay’ın, bu hukuka aykırılığı gidermek yerine, mahkumiyet hükmünün henüz hukuken varlık kazanmadığı bu nedenle kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı gerekçesiyle ret kararı vermesi durumunda, sanık denetim süresi boyunca dava baskısı altında tutulacak ve bağımsız, tarafsız bir yargı merciine başvuru yolunun kapatılmış olmasına ilişkin bu durum da İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracaktır. Öte yandan, yapısal bir takım engeller nedeniyle davanın sürüncemede kalmasına göz yumulması, makul sürede yargılamanın sonuçlandırılmasını temin etmekle görevli devletlerin pozitif yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır. ( ..., 26 Ekim 2000) Ayrıca muhakeme şartının ortadan kalkması nedeniyle, davanın düşürülerek uyuşmazlığın sonlandırılması gerekirken, muhatabın 5 yıl süreyle sanık sıfatını taşımasına, yasal bir takım engeller veya yorumlar çerçevesinde göz yumulması masumiyet karinesiyle de bağdaşmayacaktır. Bu itibarla, kanun yararına bozma konusu yapılan yargılama hukukuna ait ağır hukuka aykırılık halinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını doğrudan etkilediği belirlenerek, bu hususun kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmek suretiyle talebin kabulüne karar verilmiştir.IV- Sonuç ve Karar:Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1- Hakaret suçundan sanık ...... hakkında,.... ASLİYE CEZA MAHKEMESİNİN) 21/03/2013 tarihli ve 2011/340 esas, 2013/175 sayılı kararının, CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 2- Aynı yasa maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.