Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 534 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 48071 - Esas Yıl 2014





Tebliğname No : KD - 2014/376917Hakaret suçundan sanık S.. S.. hakkında yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkumiyetine dair Patnos Sulh Ceza Mahkemesi'nce verilen 17.02.2011 tarih ve 2010/238 Esas 2011/40 Karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,Dairemizin 28.04.2014 gün ve 2013/1332 Esas 2014/13960 Karar sayılı kararıyla; "Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,Anlaşıldığından sanık S.. S..'nun ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA" karar verilmiştir.I- İTİRAZ NEDENLERİYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/12/2014 tarih ve 2014/28237691719 sayılı yazısı ile;“Yüksek Dairenizin bir çok kararında belirtildiği gibi;Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı üzerindeki hakları olup, bu suçun oluşabilmesi için fiilin, gerçek bir kişinin belirtilen kişilik haklarını rencide edecek şekilde işlenmesi gerekmektedir. Hakaret suçu, Anayasanın 24 ila 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır."Yüksek Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları gerektiğine işaret etmiş ancak bunların kamu görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermelerini de kaçınılmaz görmüştür.İtiraza konu olayımızda Patnos İlçe Seçim Kurulu seçim katibi olan sanığın, ilçe seçim kurulu başkanı müşteki aleyhine Patnos Asliye Hukuk Mahkemesine iş mahkemesi sıfatıyla tazminat davası açtığı, açılan bu dava dilekçesinde müştekinin kendisine mobbing uyguladığını belirterek internetten aldığı mobbinge ait açıklamaları dilekçesine yazdığı burada alıntı yaparak " düşmanlıktan hoşlanmak, can sıkıcı içinde zevk arayışında bulunmak" şeklinde cümlelere yer verdiği, ayrıca davasını açıklarken "talihsizlikler serisinin başlangıcı olur bu durum... saçmalıklar serisinin..." dediği aralarında dava konusu bir olaydan bahsederken müştekiye " art niyetini gösteren ilçe seçim kurulu başkanı" şeklinde ithamda bulunduğu iddia ve kabul edilmiştir. Dava konusu olaya ilişkin sözlerin ağır, incitici ve yaralayıcı olduğu kuşkusuzdur. Ancak dava dilekçesi bir bütün olarak incelendiğinde ve açılan davanın niteliği de göz önünü alındığında sanığın kullanmış olduğu sözlerin yargı otoritesini sarsmayı hedef almadığı, müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide eder boyuta ulaşmadığı, iddiasını ispata yönelik olarak eleştiri niteliğinde bulunduğu, bu ifadelerin TCK'nın 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği atılı hakaret suçunun öğelerinin oluşmadığı gözetilerek mahkumiyet hükmü kurulamayacağı düşünülmüştür. SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle Yüksek Dairenizin 28/04/2014 gün 2013/1332 ve Esas, 2014/13960 Karar sayılı ilamı yeniden incelenerek mahkumiyet hükmüne yönelik onama kararının kaldırılması, "Sanığın müştekiye söylediği iddia ve kabul edilen sözlerin dava dilekçesi bir bütün olarak incelendiğinde ve açılan davanın niteliği de göz önünü alındığında yargı otoritesini sarsmayı hedef almadığı, müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide eder boyuta ulaşmadığı, iddiasını ispata yönelik olarak eleştiri niteliğinde bulunduğu, bu ifadelerin TCK.nun 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği atılı hakaret suçunun öğelerinin oluşmadığı gözetilerek mahkumiyet hükmü kurulamayacağı" yasaya aykırı bulunduğundan hükmün bozulması, eğer itiraz yerinde görülmez ise dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi itirazen arz ve talep olunur." isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:II- İTİRAZIN KAPSAMIİtiraz, hakaret suçundan, sanık S.. S.. hakkında verilen mahkumiyet kararının onanmasına dair, Dairemizin 28/04/2014 tarihli kararına ilişkindir.III- KARARYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,Dairemizce verilen 28.04.2014 tarih ve 2013/1332 esas, 2014/13960 karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, Patnos Sulh Ceza Mahkemesince verilen 17.02.2011 tarih ve 2010/238 esas, 2011/40 karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu:Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;1- 5237 sayılı TCK’nın “hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “ Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmüne yer verilmiştir.Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref vesaygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.Hakaret suçu, Anayasanın 24 ila 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır. İnceleme konusu somut olayda; Patnos İlçe Seçim Kurulu katibi olan sanığın, aynı zamanda Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi olan ilçe seçim kurulu başkanı müşteki tarafından mahkeme kaleminde görevlendirilmesi ve müştekinin kendisine karşı sergilediğini ileri sürdüğü olumsuz davranışları nedeniyle müşteki aleyhine açtığı işyerinde psikolojik taciz nedeniyle tazminat davası dilekçesinde sarf ettiği ve mahkemece hakaret kabul edilen “...talihsizlikler serisinin de başlangıcı olur bu durum...saçmalıklar serisinin... ; ...diyerek art niyetini gösteren ilçe seçim kurulu başkanı...” şeklindeki sözlerinin rahatsız edici ve ağır eleştiri olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak söylenen bu sözlerin somut bir fiil ya da olgu isnat etmek şeklinde olmadığı gibi, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek ağırlıkta sövme fiili olarak kabulü de suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum olacaktır. Kaldı ki sözlerin TCK'nın 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı da anlaşılmaktadır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ifade özgürlüğüne ilişkin Sözleşmenin 10. maddesini yorumlarken, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin demokratik toplumunun karakteristik özelliklerinden olduğunu, bu değerlere sahip olmayan sistemin demokratik toplum olarak adlandırılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların bu değerlere aykırı düşmemesi ve meşru amaçla orantılı olması gerektiğini, sadece zararsız ve lehte olan düşünceler değil, devlet veya toplumun bir bölümü için rahatsız edici, saldırgan veya şok edici düşüncelerin de maddenin korumasına gireceğini belirtmektedir. (Handyside v Birleşik Krallık A 24 (1976); 1 EHRR 737 para: 49 PC.)Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri, yargı kararı ve açıklamalar ışığında, hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet kararı verilmesi,2- Kabule göre de;TCK’da hapis cezası ile adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak öngörüldüğü hallerde öncelikle hapis ya da adli para cezasının neden seçildiği kanuni ve yeterli gerekçe gösterilerek açıklanmalı, daha sonra da alt ve üst sınırlar arasında kanuni ve yeterli gerekçe gösterilerek temel ceza belirlenmeli, TCK’nın 3. maddesinde yer alan “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” ilkesi de gözetilmelidir. Her ne kadar TCK'nın 125/3. maddesinde hapis cezasının alt sınırının 1 yıldan az olamayacağı düzenlenmiş ise de, bu düzenlemenin temel cezanın adli para cezası olarak seçilmesine engel olmayacağı gözönünde bulundurulmadan ve geçmiş mahkumiyeti bulunmayan sanık hakkında yeterli gerekçe gösterilmeden temel ceza olarak hapis cezası tercihi,Kanuna aykırı ve sanık S.. S..'nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden itiraz yazısına uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.