Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 40676 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 24462 - Esas Yıl 2015





Tebliğname No : KYB - 2015/298333Konut dokunulmazlığını ihlal, basit yaralama, şantaj ve tehdit suçlarından şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 15/01/2015 tarihli ve 2014/80554 soruşturma, 2015/2234 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin, Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 23/02/2015 tarihli ve 2015/1072 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07/09/2015 gün ve 298333 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “5271 sayılı Kanun'un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun'un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun'un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda şüpheliler hakkında aynı eylemleri sebebiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 21/05/2014 tarihli ve 2014/49409-26151 sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, aynı eylemleri sebebiyle yeniden soruşturma ve kovuşturma yapılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, bahsi geçen soruşturma dosyasının incelenmesinde, şüphelilerin ...., ...., ..., ... ve ... olduğu, şüphelilere yüklenen suçların tehdit, iftira ve hakaret olduğu, "müştekinin dilekçesinde belirttiği 2013/1002 sayılı soruşturma evrakının anlatılan olaylarla bir ilgisinin bulunmadığı, dilekçenin cevap ve savunma mahiyetinde olduğu, müştekinin bu savunmalarını, hakkında bir soruşturma var ise o dosyaya ibraz etmekte serbest olduğu" gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmış olup, müştekinin şikayetçi olduğu olayın ve olay tarihinin belirlenmesine yönelik olarak ayrıntılı beyanlarının alınması, şüphelilerin ifadelerine başvurulması, toplanacak deliller ve yapılacak inceleme sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerekirken, itirazın bu yönlerden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Konut dokunulmazlığını ihlal, basit yaralama, şantaj ve tehdit suçlarından şüpheliler ...ve ... hakkında yapılan soruşturma sonucunda, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 15/01/2015 kararıyla, “şüpheliler hakkında aynı eylemleri sebebiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 21/05/2014 tarihli ve 2014/49409-26151 sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, aynı eylemleri sebebiyle yeniden soruşturma ve kovuşturma yapılmasına gerek olmadığı”gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, müşteki ... karara süresinde itirazı üzerine, Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 23/02/2015 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müştekinin eksik soruşturma yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara müşteki tarafından eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle yapılan itirazın reddine dair merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. "2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.Aynı Kanun'un 6545 sayılı Kanun’la değişik “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise;“(3) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.(4) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye "araştırma mecburiyeti ilkesi"; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddî olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise "kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi" denilmektedir.Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.İnceleme konusu somut olayda; Müşteki ... Başbakanlık İletişim Merkezi'ne yaptığı başvuru nedeniyle Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından yapılan ihbar üzerine soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda şüpheliler ... ve ... ulaşılamadığından savunmaları tespit edilmeden ve müştekinin de şikayeti ayrıntılı olarak açıklattırılarak, delilleri sorulmadan alınan eksik beyanıyla yetinilerek takipsizlik kararı verilmiştir. Öte yandan, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara dayanak olarak alınan, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 21/05/2014 tarihli ve 2014/49409-26151 sayılı kararı incelendiğinde tehdit, hakaret ve iftira suçlarından, şüpheliler ..., ..., ..., ... ve ... hakkında olduğunun anlaşılması karşısında, aynı şüpheliler hakkında ve aynı eylemler nedeniyle yapılan bir soruşturma olmadığı da görülmektedir. Müştekinin, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz ederken isim ve adresleri bildirilen tanıklar da dinlenmeden merciince ret kararı verildiği anlaşılmaktadır.Bu nedenlerle itiraz merciince, soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, itirazın kabulüyle Ceza Genel Kurulunun 04.12.2007 tarih ve 2007/247-257 sayılı kararı uyarınca, soruşturmanın tamamlanması için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekirken, itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.IV- Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1-Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 23/02/2015 tarihli ve 2015/1072 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,2-Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 23.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.