Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 39173 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19201 - Esas Yıl 2015





Tebliğname No : KYB - 2015/186993Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheliler M.. S.. ile A.. S.. haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 04/02/2015 tarihli ve 2014/167017 soruşturma, 2015/10990 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı müştekiler vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin, İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 13/03/2015 tarihli ve 2015/1250 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/06/2015 gün ve 186993 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “5271 sayılı Kanun'un 160. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun'un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun'un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet Savcısının 5271 sayılı Kanun'un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun'un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet Savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda şüpheliler hakkında. Şişli Belediye Başkanı olarak görev yapan müşteki H.. H.. İ.. ve eşi M.. N.. İ..'ye yönelik atılı suçları işledikleri yönünde "yeterli suç şüphesinin elde edilememesi ve suç unsurunun oluşmaması" nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, müşteki H.. H.. İ..'nün beyanlarında adı geçen M.. İ..'in tanık olarak beyanına başvurulmadığı hususu ile alınan tanık beyanları ve toplanan delillere göre müştekilere ve müşteki H.. H.. İ..'nün çalışma arkadaşlarına yönelik süreç içerisinde gerçekleştirildiği ileri sürülen eylemlerin münferit olarak değil, bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle şüphelilerin müştekilere yönelik tehdit ve hakaret suçlarını işleyip işlemediklerine ilişkin delilleri değerlendirme yetkisinin mahkemesine ait bulunduğu gözetilerek, itirazın bu yönden kabul edilmesi gerekirken, reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı tehdit ve hakaret, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturduğu korkutucu güçten yararlanılarak tehdit suçlarından şüpheliler M.. S.. ile A.. S.. hakkında yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 04/02/2015 tarihli kararıyla, "yeterli suç şüphesinin elde edilememesi ve suç unsurunun oluşmaması" gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, müştekiler H.. H.. İ.. ve M.. N.. İ.. vekilinin karara süresinde itirazı üzerine, İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 13/03/2015 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müştekiler vekilinin eksik inceleme yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara müştekiler vekili tarafından eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle yapılan itirazın reddine dair merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. "2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir. CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir. İnceleme konusu somut olayda; Ş.. Belediye Başkanı olan müşteki H.. H.. İ..'nün, belediyenin üst düzey bürokratlarında yaptığı görev değişiklikleri nedeniyle daha önce aynı belediyede uzun yıllar başkanlık yapmış olan şüpheli M.. S.. ile halen belediye meclis üyeliği görevi devam eden şüpheli A.. S.. arasında anlaşmazlık doğduğu ve birtakım tartışmaların yaşandığı sabittir. M.. N.. İ..'nün 18 Aralık 2014 tarihinde Hürriyet Gazetesine verdiği röportaj ve yapılan haber üzerine başlatılan soruşturma kapsamında iddiaların müştekiler tarafından dile getirilerek şüphelilerden şikayetçi oldukları ve soruşturma kapsamında dinlenen tüm tanıklarca taraflar arasındaki ihtilaf doğrulandığı gibi, özellikle tanıklar M.. K.., H.. Y.., B.. Ş..,T.. B.., M.. A.. ve R.. G.. M..'un beyanlarında da iddiaların doğrulandığının anlaşılması karşısında; Ankara ve İstanbul'da gerçekleşen eylemler nedeniyle CMK'nın 170/2. maddesi uyarınca dosyadaki mevcut delillerin şüpheli M.. S.. yönünden tehdit ve hakaret, şüpheli A.. S.. yönünden ise tehdit suçlarından iddianame düzenlenebilmesi için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu açıktır. Şüphelilerin eylemlerinin sübut bulup bulmadığı hususu, lehlerine ve aleyhlerine toplanacak tüm kanıtların, mahkemece birlikte tartışılıp değerlendirilmesi sonucu belirlenmesi gerekmektedir. Yapılan açıklamalara göre, şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ve bu karara itiraz sonucunda verilen itirazın reddine dair mercii kararı hukuka aykırıdır. Açıklanan nedenlerle itirazın reddine ilişkin merci kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.IV- Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1-İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 13/03/2015 tarihli ve 2015/1250 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,2-Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 03.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.