Tebliğname No : 4 - 2010/23434MAHKEMESİ : Ünye(Kapatılan) 1. Sulh Ceza MahkemesiTARİHİ : 17/07/2009NUMARASI : 2009/153 (E) ve 2009/569 (K)SUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesiYerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; I- Genel İlkeler: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır. Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır. Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir. “Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.” Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir. Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir. Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK'nın 181. maddesinin 3. fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin 4. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir. II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:2872 sayılı Kanunun ek 1/a maddesi “Toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine, giderilmesine ilişkin usûl ve esaslar ilgili kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükmünü içermektedir. Aynı Kanun’un 20. maddesinin (j) bendine göre Kanunda ve yönetmelikte öngörülen yasaklara veya standartlara aykırı olarak veya gerekli önlemleri almadan atıkları toprağa vermek yaptırım gerektiren bir eylem olarak tanımlanmıştır. Alıcı ortam olan toprağın kirlenmesinin önlenmesi başta olmak üzere çeşitli amaçlarla 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 1/a maddesine dayanılarak 08.06.2010 tarihinde Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik kabul edilmiştir. Yönetmeliğin “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddesi;a) (b) bendi gereğince 05.07.2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-1’inde yer alan sınıflardaki maddeleri, b) (n) bendi gereğince kendi ekindeki Ek-1 listesinde yer verilen maddeleri, c) (z/ğğ) bendi gereğince Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek IV listesinde (A) ve (M) ile işaretlenmiş atıklarla, Ek-III/B’de yer alan eşik konsantrasyonu üzerinde değere sahip olan atıkları,d) (z/hh) bendi gereğince de Tehlikeli Maddelerin ve Müstahzarların Sınıflandırılması, Ambalajlanması ve Etiketlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (II) bendinde tanımlanan tehlikeli maddeler ve müstahzarlar ile Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3. maddesinde yer alan tehlikeli maddeler tanımına giren tüm maddeleri, Toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali olan atık olarak kabul etmiş, (u) bendindeki düzenleme ile de kendi eklerinden olan Ek-2 Tablo 2’de yer alan faaliyetleri potansiyel kirletici faaliyetler olarak belirlemiş, ayrıca toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali olan atıkların doğrudan toprağa verilmesini yasaklamıştır. Toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine hizmet eden bu yönetmeliklerin yanısıra, “atıkların oluşumundan bertarafına kadar çevre ve insan sağlığına zarar vermeden yönetimlerinin sağlanmasına yönelik esasları” belirleyen 2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile “Her türlü atık ve artığın çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesi, depolanması, taşınması vb faaliyetleri düzenleyen” 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin de toprak kirliliğine ilişkin yasaklamalarına değinmek gerekir. 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 18. maddesi, “evsel ve evsel nitelikli endüstriyel atıksuların, fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemleri sonucunda ortaya çıkan, suyu alınmış, kurutulmuş çamuru” ifade eden ve katı atık sınıfında kabul edilen “arıtma çamurunun”, denizlere, göllere ve benzeri alıcı ortamlara, caddelere, ormanlara ve çevrenin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacak yerlere dökülmesini yasaklamıştır. Bu durumda, alıcı ortamlardan toprağa verilmesi suç oluşturacak olan atığın, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında bulunması, bu kapsamda değilse;A) Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 05.07.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi karışısında, 05.07.2008 ile 08.06.2010 tarihleri arasında işlenen eylemler yönünden Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek-1 listesinde belirtilen atık türlerinden olması,B) 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi, toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atıklara ilişkin önceki yönetmelikten farklı nitelikte atık gruplarını oluşturması nedeniyle de 08.06.2010 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından, 4/b maddesinde bahsedilen kirletici unsurlara ilaveten, atığın; - (n) bendi ile kendi ekindeki Ek-1’de tablo halinde gösterilen jenerik kirletici sınır değerlerini aşması, - z/ğğ bendinde belirtilen nitelikte tehlikeli atık veya z/hh bendinde tanımlanan tehlikeli madde sınıfına ilişkin koşulları taşıması, Gerekmektedir.Farklı tarihlerde farklı atık listeleri benimsenmiş olması karşısında, zaman bakımından uygulama ilkesinin zorunlu sonucu olarak suç tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelikte toprağı kirlettiği yahut kirletme ihtimali taşıdığı kabul edilen atığa, sonradan yürürlüğe giren yönetmelikte de yer verilmiş olmalıdır. III - Yargılamaya Konu OlaySanık S.. K..’ın talimatı ile diğer sanık G.. Y..’ın, C.. Köyü A..Mevkiindeki orman sınırları içerisinde bulunan yere, üç kamyon mermer tozu döktüğü anlaşılmıştır. Mahkeme; “atık dökülen yerin, Ü.. Ç.. Fabrikasının ham madde alarak bilahare terk ettiği, 120 m çapında 15 m derinliğinde hammadde ocağının bulunduğu yer olduğu, sanıkların bu ocaktan arta kalan boşluğu doldurmak amacı ile atıkları döktüklerini, çevreyi kirletme kasıtlarının bulunmadığını, daha sonrasında da orman işletme müdürlüğü ile sanıkların bağlı bulundukları Ö.. M.. Sanayi Tic. Ltd. Şti arasında, aynı yerin moloz dökme sahası olarak tahsis edilmesi şeklinde sözleşme yapıldığı” gerekçesiyle beraat kararları vermiştir. 27.10.2008 tarihli suç tutanağına göre, C.. K..A. Mevkii .. nolu orman bölgesine üç kamyon mermer tozu döküldüğü tespit edilmiştir. Ö.. M.. S.. Tic. Ltd. Şti ile Ünye Orman İşletme Şefliği arasında suç tarihinden sonra 23.01.2009 tarihli sözleşme yapılmış, 19 nolu bölme içinde kalan yere ilişkin döküm izni alınmıştır. Suç tutanağında ise atık atılan yer 20 nolu bölme olarak gösterilmiştir. Orman mühendisi bilirkişiden alınan raporda; 20 nolu bölmeye atılan üç kamyon mermer tozunun, daha önceden açılmış 120 m çapında 15 m derinliğindeki hammadde ocağına döküldüğünü, ocakların toğrağı alınmış, ağaçların yetişmesine imkân olmayan, daha yüzlerce kamyon moloz dökülmesi gereken yer olduğu, atıkların ormana hiçbir zararının bulunmadığı görüşlerine yer verilmiştir. Hiçbir bilimsel yönü olmayan raporda, atıkların döküldüğü 20 nolu orman bölmesinin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde kalıp kalmadığı ya da atığın, alıcı ortam olan toprağa kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıyıp taşımadığına ilişkin hiçbir açıklama yapılmamıştır. Dosyada bulunan fotoğraflardan atıkların etrafında ağaçlar olduğu görülmüştür. Sanıkların, Orman işletme şefliği ile yaptıkları sözleşmede gösterilen bölmeden başka bir bölmeye atık attıkları sabittir. Atıkların, sözleşme ile belirlenen yere atıldığı kabul edilse bile, sözleşmenin 3 nolu maddesinde de belirtildiği üzere, çevreyi kirletmeme yükümlüğü devam etmektedir. Sözleşme yapılmış olması, her türlü atığın alıcı ortam olan toprağa verilebileceğini göstermez. İdari işlem olan sözleşme, Anayasa, kanun, diğer mevzuat ve düzenleyici idari işlemlerle belirlenen kirletmeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bu itibarla sözleşmenin varlığı, çevreyi kirletme eyleminin hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemez. Ünye Orman İşletme Şefliğinden, atık atılan bölmenin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde kalıp kalmadığı sorularak, dosyanın, üniversitelerin ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme, çevre mühendisliği, kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete tevdi edilerek, atığın alıcı ortamı kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıyıp taşımadığı yönünden, yukarıda (II) numaralı kısımda açıklanan yönetmelikler ya da ekleriyle birebir ilişki kurulmak suretiyle Yargıtay denetimine imkân sağlayacak içerikte rapor alınıp, rapor sonucuna göre, suçun kesinleşmiş orman sınırları içinde işlenmiş olması ve alıcı ortama bırakılan atığın miktarı da dikkate alındığında, anılan mevzuat ve düzenleyici işlemlere göre atığın; a) Alıcı ortam olan toprağı kirlettiği ya da kirletme ihtimalinin bulunduğu sonucuna varılırsa, işlenen bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna sebebiyet verildiğinden TCK’nın 44. maddesi gereğince TCK’nın 181/1 ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17, 93/1-2. maddelerine göre en ağır cezayı gerektiren suçtan, b) Alıcı ortam olan toprağı kirletmediği ya da kirletme ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varılırsa, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17, 93/1-2. maddelerinde tanımlanan suçtan, Hüküm kurulması gerekir. Açıklanan gerekçelerle yetersiz rapora dayanılarak, dosyadaki kanıtlara uygun olmayan gerekçelerle ve eksik incelemeyle kurulan hüküm hukuka uygun değildir.IV – Sonuç ve Karar Katılan Ünye orman İşletme Şefliği vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.