Esas No : 2013/42230 Karar No : 2014/34486Tebliğname No : KYB - 2013/384555Kamu görevlisine hakaret suçundan sanık M.. B..'un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125/3-a-4 ve 62. maddeleri uyarınca iki kez 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2012 tarihli ve 2012/47 esas, 2012/1025 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.12.2013 gün ve 384555 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre,1- Sanığın eyleminin kendisine kimlik soran müşteki polis memurlarının ikisine birden küfür ederek hakaret etme şeklinde olduğu, bu nedenle eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125/5. maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerine uyduğu gözetilmeden, iki ayrı müştekiye yönelik eylem kabul edilerek ayrı ayrı iki kez cezalandırılması suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde,2- Sanık hakkında düzenlenen iddianamede 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125/4. maddesi uyarınca artırım talep edilmediği halde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden bu madde uygulandığı anlaşılmakla, savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay:Kamu görevlisine hakaret suçundan sanık M.. B.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2012 tarihli kararı ile, her bir müşteki için ayrı ayrı olmak üzere iki kez 11 ay 20 gün hapis cezası verildiği, yoklukta verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında hakaret suçu yönünden zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:a- Sanığın iki kamu görevlisine yönelik tek bir fiille hakaret eyleminde, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin, uygulanıp uygulanamayacağına,b- İddianamede sevk maddesi olarak yer verilmeyen TCK'nın 125/4. maddesinin ek savunma hakkı verilmeden uygulanmasına dair hukuka aykırılıklara ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:1- Zincirleme suç konusunun değerlendirilmesi;5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulunun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.) İnceleme konusu somut olayda; sanığın adli bir konuyla ilgili hakkında işlem yapmak isteyen müşteki polis memurları Cumali Demir ve Mustafa Arslan'a, “ben şerefsizlere kimlik vermem, sizi s..k ederim." şeklindeki sözlerle, aynı anda ve tek bir fiille hakaret etmesi şeklinde gerçekleşen eylemi nedeniyle, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken, her bir müşteki için ayrı ayrı ceza verilmesi hukuka aykırıdır.2- Ek savunma konusunun değerlendirilmesi,5271 sayılı CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde;“1)Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.2)Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.3)Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.4)Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2012 gün ve 13/125-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından biri yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması olanaklı değildir. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/8. maddesine göre de savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma nedenlerindendir.Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir.İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında düzenlenen 13.01.2012 tarihli iddianamede TCK'nın 125/4. maddesine yer verilmemesine karşın, yargılama safhasında bu hususta ek savunma hakkı tanınmadan cezasında artırım yapılması hukuka aykırıdır.IV- Sonuç ve Karar:Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1-Kamu görevlisine hakaret suçundan sanık M.. B.. hakkında, Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06/11/2012 tarih ve 2012/47 esas, 2012/1025 sayılı kararın, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,2-Karardaki hukuka aykırılık aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, TCK’nın 125/3-a maddesi uyarınca, mahkemece hapis cezasının tercih edilmiş olduğu da gözetilerek, sanığın 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,3-TCK’nın 43/1-2. maddesi uyarınca takdiren 1/4 oranında arttırılarak, 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,4-TCK’nın 62/1. maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirilerek, 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, 5-Kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, 27.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.