Basit yaralama ve hakaret suçlarından sanık ...'nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2,3-a ve 125/1. maddeleri uyarınca 6 ay ve 3 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, verilen cezaların aynı Kanun'un 50/1-f maddesi gereğince 4 ay 15 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesine dair, ... Sulh Ceza Mahkemesinin 29/02/2012 tarihli ve 2010/1578 esas, 2012/746 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/12/2013 gün ve 374432 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 99/1. maddesinde yer alan "Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir." şeklindeki düzenleme gereğince, sanık hakkında hükmolunan kamuya yararlı bir işte çalıştırılması tedbirinin, toplam ceza miktarı yerine her bir ceza müddeti yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Basit yaralama ve hakaret suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... Sulh Ceza Mahkemesinin 29/02/2012 tarihli kararı ile, her iki suçtan ayrı ayrı hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilerek, TCK'nın 50/1-f maddesi uyarınca, cezalarının kamuya yararlı işte çalıştırılma tedbirine çevrildiği, yoklukta verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Basit yaralama ve hakaret suçlarından hükmolunan kısa süreli hapis cezalarının, TCK'nın 50/1-f maddesi uyarınca kamuya yararlı işte çalıştırılma tedbirine çevrilirken, her bir suç için ayrı ayrı uygulama yapılması yerine, içtima ettirilen toplam ceza üzerinden uygulama yapılmasına dair hukuka aykırılığa ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.İnceleme konusu somut olayda; ... Sulh Ceza Mahkemesinin 29/02/2012 tarihli kararı ile, sanık hakkında yaralama ve hakaret suçlarından hapis cezası verilerek, TCK'nın 50/1-f maddesi uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrildiği, yoklukta verilen bu kararda kanun yolu bildiriminin ise 7 gün içinde Bakırköy Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere gösterildiği anlaşılmıştır.Mahkemenin kısa süreli hapis cezası yerine kamuya yararlı işte çalıştırılma tedbirine ilişkin kararı, CMK’nın 223/1. maddesi uyarınca hüküm niteliğinde bulunduğundan temyiz kanun yoluna tabidir. Ancak mahkemece karara karşı itiraz yolunun açık olduğu belirtilmiş ve bu hata tebliğ işlemi sırasında da giderilmemiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 14.07.2009 tarih ve 2009/7-133 esas, 2009/204 sayılı kararında; “Yasayolunun yanlış gösterilmiş olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkını” düzenleyen 6. maddesi ile bu hakkın kapsamına yeni bir yorum getiren, Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokolün 2. maddesine, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 40/2. maddesine ve 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ile 232/6. maddelerine açıkça aykırılık oluşturduğundan, belirtilen durumun 5271 sayılı Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni sayılması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.Yerel Mahkeme kararında, yasayoluna başvuru süresinin gösterilmesi nedeniyle, sanığın bu sürede başvurması halinde CYY’nın 264/2. maddesi uyarınca mercide yanılgı nedeniyle başvurusunun incelenebileceği ileri sürülebilir ise de, anılan madde ancak yasayoluna başvuru halinde uygulanabilecek bir maddedir. İlgililerin yasayoluna başvurmadıkları durumda bu maddenin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.Bu durumda, 5271 sayılı CYY’nın 40. maddesindeki açık düzenleme uyarınca, yasayolunun yanlış bildirilmesinin, hiç bildirilmemesi ile eş değerde olduğu nazara alınarak bu durumun eski hale getirme nedenini oluşturduğu kabul edilmeli bu yola başvurabilmelerinin sağlanması açısından eksikliği gidermeye yeterli meşruhatlı duyuru ile taraflar bilgilendirilmelidir.” şeklindeki gerekçesiyle kanunyolu bildiriminin usulüne uygun yapılmadığı durumlarda hükümlerin kesinleşmediğine karar vermiştir. Bu nedenle kanun yararına bozma konusu yapılan hükümde yasayolu bildiriminin sanığa usulüne uygun olarak yapılmaması nedeniyle hüküm henüz kesinleşmediğinden, bu aşamada incelenmesi olanaklı görülmemiştir. IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, hükümlerin henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,2-Dosyanın, kanunyolu bildiriminin başvuru mercii, süresi ve yöntemi açısından şerhli davetiye ile sanığa bildirilip, tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi gerçekleştirilerek, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen mahkemesine iadesine, 27.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.