Esas No : 2014/20502 Karar No : 2014/32254Tebliğname No : KD - 2012/24487Tehdit suçundan sanık M.. E.. hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, Kazan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02/06/2011 tarih ve 2011/23 esas, 2011/146 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,Dairemizin 24/03/2014 gün ve 2013/32751 esas, 2014/8876 karar sayılı kararıyla;“Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanığa yükletilen konut dokunulmazlığının ihlali ve tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,Sanığın, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1999/143 Esas 1999/194 Karar sayılı, 28.03.2000 tarihinde kesinleşen ilamıyla 15 yıl hapis cezasına mahkum edilmesi karşısında, tehdit suçu yönünden tekerrür hükümleri uygulanmamış ve TCK'nın 51/1-a maddesine aykırı olarak ertelemeye karar verilmiş ve ayrıca kabule göre de, denetim süresinin hükmedilen hapis cezasından az olamayacağı gözetilmemiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,Anlaşıldığından, sanık M.. E..'ün ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye kısmen uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA” oy birliği ile karar verilmiştir.I- İTİRAZ NEDENLERİYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/04/2014 gün ve 2012/24487 sayılı yazısı ile;“Ertelemenin yasal sonucu olarak ertelenen cezadan az olmamak kaydıyla bir yıl ila üç yıl arası bir süreyle denetim süresi belirlenmesi zorunludur. 5237 sayılı Kanun’un 51.maddesinin 3. fıkrasındaki düzenleme amir hüküm içerdiğinden denetim süresi belirlenmesinde hakimin takdirine bağlı bir husus bulunmamaktadır. Hükmolunan hapis cezasının ertelenmesi halinde, denetim süresi belirlenmesinin, hakimin takdirine bağlı olmadığı yasa gereği zorunlu olduğunun tespitinden sonra, kararda, denetim süresinin eksik belirlenmesinin ‘aleyhte düzeltme yasağı’ kapsamında kalıp kalmadığı hususuna gelince;‘Aleyhte düzeltme yasağı’ 5320 sayılı Kanunu’nun 8.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 326 maddesinin son fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291.maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde düzenlenmiş olup, mevzuatımızda bu düzenleme haricinde başkaca bir hüküm de bulunmamaktadır.Mevcut düzenlemeye göre, aleyhte düzeltme yasağı sadece cezalar ile ilgili olup, cezalar da 5237 sayılı Kanunun 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirleri ve diğer kurumlar bu kapsamda değerlendirilmemektedir.Yargıtay Ceza Genel Kurulu, değişik tarihlerde verdiği kararlarında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde belirlenen denetim süresinin, müsadere hususunun ve 5237 sayılı Kanun 53. maddesinin uygulanması sırasında yapılan hataların, cezaya ilişkin olmadıklarından aleyhte düzeltme yasağı kapsamında kalmadıklarını kabul etmiştir.Gene Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 23.02.2010 tarihli ve 2009/6-230 esas, 2010/32 sayılı; “…..5237 sayılı TCY’deki düzenlemeye göre, erteleme bir güvenlik tedbiri olmadığı gibi ceza da değildir. Bununla birlikte, infaz hukukundan daha çok maddi hukuka ait bir müessese olduğu görülmektedir. Nitekim, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98 ve devamı maddeleri uyarınca erteleme ile ilgili olarak infaz aşamasında karar alınması mümkün değildir. Bu nedenlerle aynen tekerrürde olduğu gibi, hükümde yer alan ve “hapis cezasının ertelenmesine” ilişkin olan kısmın da aleyhe değiştirmeme yasağına konu teşkil edeceğinin kabul edilmesi gerekir.Buna karşılık, ertelemenin doğal sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken “denetim süresi” ne ilişkin hataların infaz aşamasında ve 5275 sayılı Yasa hükümleri uyarınca düzeltilmesi mümkün olduğundan, bu husus “aleyhe değiştirmeme yasağına” konu oluşturmaz.5237 sayılı TCY’nin 51. maddesinin 3. fıkrası, “Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz” şeklinde olup; Maddi olayda, sanığın, mahkum olduğu ceza süresinin 1 yıl 8 ay olmasına karşılık, denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesi yasaya açıkça aykırılık oluşturduğu gibi, bu husus aleyhe değiştirmeme yasağı kapsamında da değerlendirilemez……” şeklindeki kararında da, ertelemenin aleyhe değiştirme yasağı kapsamında kaldığı ancak, ertelemenin yasal sonucu olarak hükmedilmesi gereken denetim süresinin aleyhe değiştirmeme yasağı kapsamında kalmadığına hükmolunmuştur.Mahkemece, hapis cezasının ertelenmesiyle beraber denetim süresiyle ilgili olarak herhangi bir karar verilmemiş olsaydı bu hususun temyiz yasa yolu incelemesinde bozma nedeni yapılmasına gerek yoktu. İnfaz aşamasında 5275 sayılı Kanun gereğince mahkemesinden alınacak bir karar ile bu sorun giderilebilirdi. Ancak, denetim süresiyle ilgili olarak yasaya aykırı bir düzenleme yapılmış ise artık hükmün bünyesine dahil olan bu hukuka aykırılığın mutlaka yasa yolu incelemesiyle giderilmesi gerekmektedir.Bu açıklamalar karşısında, somut olaya bakıldığında, sanık M.. E.. hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 62 maddeleri gereğince hükmolunan 1 yıl 8 ay hapis cezasının, aynı Kanun’un 51.maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilip, aynı maddenin 3.fıkrasındaki amir hükme aykırı olarak tayin olunan cezadan az olmak üzere 1yıl süreyle de denetime tabi tutulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Hükümde, denetim süresinin, tayin olunan cezadan daha az bir süre olarak belirlenmesi nedeniyle yerel mahkeme kararı yasaya aykırıdır. Bu nedenle, Kazan Asliye Ceza Mahkemesinin 02/06/2011 gün ve 2011/23 Esas, 2011/146 Karar sayılı ilamıyla, sanık M.. E.. hakkında silahla tehdit suçundan TCK'nın 106/2-a ve 62. maddelerinden tayin olunan 1 Yıl 8 Ay hapis cezasının ertelenmesi karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51.maddesinin 3.fıkrası uyarınca belirlenen denetim süresinin, tayin olunan cezadan az olamayacağının gözetilmemesi ve denetim süresine ilişkin hataların aleyhte bozma yasağı kapsamında kalmaması nedeniyle sanık müdafiinin temyizi üzerine yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ve bu durumun yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1412 sayılı C.Y.Yasasının, 322. maddesi gereğince, sanık hakkında 1 Yıl 8 Ay süreyle denetim süresine hükmedilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA karar verilmesi gerekirken sanık hakkında yazılı şekilde aleyhe temyiz bulunmadığından bahisle bu hatayı eleştiri konusu yapması hukuka aykırılık oluşturduğu nedenle anılan karara itiraz edilmiştir.SONUÇ VE İSTEM :Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,1-İtirazımızın KABULÜNE,2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 24/03/2014 gün ve 2013/32751 Esas, 2014/8876 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Kazan Asliye Ceza Mahkemesinin 02/06/2011 gün ve 2011/23 Esas, 2011/146 Karar sayılı ilamıyla, sanık M.. E.. hakkında silahla tehdit suçundan TCK'nın 106/2-a ve 62. maddelerinden tayin olunan 1 Yıl 8 Ay hapis cezasının ertelenmesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51.maddesinin 3. fıkrası uyarınca belirlenen denetim süresinin, tayin olunan cezadan az olamayacağının gözetilmemesi ve denetim süresine ilişkin hataların aleyhte bozma yasağı kapsamında kalmaması nedeniyle sanık müdafiinin temyizi üzerine yerel mahkeme kararının bozulmasına ancak bu durumun yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1412 sayılı C.Y.Yasasının, 322. maddesi gereğince, sanık hakkında 1 Yıl 8 Ay süreyle denetim süresine hükmedilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 4-İtirazın, Dairece yerinde görülmemesi halinde ise dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi, itirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:II- İTİRAZIN KAPSAMIİtiraz, tehdit suçundan, sanık M.. E.. hakkında verilen mahkumiyet kararının “Hapis cezası ertelenen sanık hakkında TCK'nın 51/3. maddesi gereğince belirlenecek denetim süresinin hükmedilen hapis cezasından az olamayacağı gözetilmemiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı” eleştirisiyle onanmasına dair, Dairemizin 24/03/2014 tarihli kararına ilişkin olup, konut dokunulmazlığının ihlali suçuna ilişkin olarak kurulan onama hükmü inceleme dışı bırakılmış ve bu suça ilişkin onama hükmü aynen korunmuştur.III- KARARYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri, ertelenen cezalarda denetim süreleri yönünden yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin 3. fıkrasında “Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz” hükmü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.05.2010 tarih ve 4/87-112 sayılı kararında, “aleyhe değiştirme yasağının münhasıran cezalar ile ilgili olup, cezaların da 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığı, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceğinin” kabul edilmesi nedeniyle, ertelemenin yasal sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken “denetim süresi”ne ilişkin hataların “aleyhe değiştirme yasağı”na konu oluşturmayacağı göz önünde bulundurularak,Dairemizce verilen 24/03/2014 tarih ve 2013/32751 esas, 2014/8876 karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,Kazan Sulh Ceza Mahkemesince verilen 02/06/2011 tarih ve 2011/23 esas, 2011/146 karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu;Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanığa yükletilen tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.Ancak,Tehdit suçundan kurulan hükümde, TCK'nın 51/3. maddesi gereğince, cezası ertelenen sanık hakkındaki denetim süresinin alt sınırının hükmedilen hapis cezasından az olamayacağı ve uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, TCK'nın 53/3. maddesi gereğince aynı Kanunun 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğunun kendi altsoyu üzerindekiler yönünden uygulanamayacağının gözetilmemesi,Kanuna aykırı, sanık M.. E..'ün temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktaları itiraz yazısına uygun olarak, hükmün “A-5” bendinin hükümden çıkarılarak yerlerine “Cezası ertelenen sanık hakkında TCK'nın 51/3. maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay denetim süresi belirlenmesine” cümlesinin eklenmesi ile hükmün “A) 9-a” bendine “5237 sayılı TCK'nın 53/1-(c) maddesinde yer alan hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindekiler yönünden uygulanmaması cümlesinin eklenmesi” biçiminde DÜZELTİLMEK ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hüküm, bu bağlamda ONANMAK suretiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca davanın esasına, 06.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.