Kasten yaralama ve konut dokunulmazlığını ihlâl suçlarından sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 86/3-e, 86/2, 116/1, 31/3 ve 62. maddeleri gereğince 2.000 Türk lirası adlî para cezası, 1.320 Türk lirası adli para cezası ve 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Kargı Sulh Ceza Mahkemesinin 03/02/2010 tarihli ve 2008/113 esas, 2010/2 sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediğinden bahisle ihbarda bulunulması üzerine, duruşma açılarak yapılan yargılama sonunda sanık hakkında verilen hükümlerin açıklanması ile sanığın 3.000 Türk lirası adlî para cezası, 1.980 Türk lirası adli para cezası ve 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, aynı mahkemenin 22/01/2013 tarihli ve 2012/116 esas, 2013/37 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11/10/2013 gün ve 327224 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre;1- Suç tarihi itibarıyla 15-18 yaş grubunda yer alan ve suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılan sanık hakkında, tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı Kanun'un 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiği gözetilmemesinde,2- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/11. fıkrasında yer alan "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mahkemece daha önce açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, ilk hükümde adli para cezaları bir gün karşılığı 20 Türk lirası üzerinden tayin olunurken, ek kararda bir gün karşılığı 30 Türk lirası üzerinden karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Kasten yaralama ve konut dokunulmazlığını ihlâl suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, Kargı Sulh Ceza Mahkemesinin 03/02/2010 tarihli kararı ile, hapis ve adli para cezaları verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleşmesinden sonra sanığın deneme süresi içerisinde 01/09/2011 tarihinde işlediği yaralama suçundan Tokat 2. Sulh Ceza Mahkemesince mahkumiyetine karar verilmesi nedeniyle mahkemesine ihbarda bulunulduğu, Kargı Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açıldıktan sonra koşulları oluştuğundan önceki hükmün açıklanmasına karar verildiği, sanık tarafından süresinden sonra temyiz edilen hükümle ilgili temyiz isteminin reddine karar verildiği ve bu şekilde kesinleştirilen hükmün infazı aşamasında, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:a- Suç tarihinde 18 yaşından küçük olan ve daha önce hapis cezasına mahkum edilmeyen sanık hakkında, hükmolunan kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca, aynı Kanunun 50/1. maddesinde belirtilen seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesine,b- Deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediği gerekçesiyle açıklanmasına karar verilen önceki hükümde, yasal zorunluluk bulunmamasına karşın sanık aleyhine değişiklik yapılmasına dair hukuka aykırılığa ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında 03/02/2010 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, deneme süresi içerisinde 01/09/2011 tarihinde işlediği yaralama suçundan, Tokat 2. Sulh Ceza Mahkemesince mahkumiyetine karar verilerek mahkemesine ihbarda bulunulduğu, bunun üzerine Kargı Sulh Ceza Mahkemesince dosyanın yeniden ele alınarak duruşma açıldığı ve sanığın savunmasının alınmasının ardından önceki hükmün açıklandığı anlaşılmaktadır. Ancak, Kargı Sulh Ceza Mahkemesince dosyanın yeniden ele alınması üzerine açılan duruşma, 04.03.2009 tarihli celsede davaya katılmalarına karar verilen Hamiyet Özgenç ve katılan sanık Zehra Zühal Başak'a bildirilmediği gibi, 22/01/2013 tarihli gerekçeli kararın kanun yoluna başvurma hakları bulunan bu kişilere tebliğ edilmediği görülmektedir. Bu itibarla, kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün, katılan Hamiyet Özgenç ve katılan sanık Zehra Zühal Başak'a usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması nedeniyle henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, bu aşamada kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir. IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, hükmün henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,2-Dosyanın, kanunyolu bildiriminin başvuru mercii, süresi ve yöntemi açısından şerhli davetiye ile katılan Hamiyet Özgenç ve katılan sanık Zehra Zühal Başak'a bildirilip, tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi yapılarak, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen mahkemesine iadesine, 05.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.