İmar kirliliğine neden olmak suçundan şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 25/01/2013 tarihli ve 2011/3214 soruşturma, 2013/137 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii ... Ağır Ceza Mahkemesinin 05/03/2013 tarihli ve 2013/217 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07/10/2013 gün ve 326408 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, dosya arasında Sulh Hukuk Mahkemesine hitaben kaleme alınmış 26/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda "sığınak olarak gösterilen bölümde ruhsat harici salon, vvc ve mutfak yapıldığının" belirtilmesi karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 173/3. maddesi gereğince soruşturmanın genişletilerek ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına yapılan itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: İmar kirliliğine neden olma suçundan şüpheliler ...ve ...hakkında yapılan soruşturma sonucunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığının 25.01.2013 tarihli kararıyla suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, müşteki ...'nun karara süresinde itirazı üzerine, merci ... Ağır Ceza Mahkemesinin 05.03.2013 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müştekinin eksik soruşturma yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara, müşteki tarafından eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle yapılan itirazın, reddine dair merci kararının hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.Aynı Kanun'un “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise; “(3) Mahkeme, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.(4) Mahkeme istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.İncelenen dosyada, müşteki ...'nun ... Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 28.09.2011 tarihli dilekçesinde, kendisinin de kat malikleri arasında bulunduğu, ... Konakları sitesinde, müteahhit olan ...'in 8 adet villanın altına ruhsatlarında olmayan bodrum katı yaptığını, ...'in kullanımındaki 6 nolu villanın altındaki ortak sığınağın binaya dahil edilerek, diğer kat maliklerinin kullanımına engel olunduğunu ve ...'in kullandığı villanın alt kat terasının bir bölümünü kapatarak oda haline getirdiğini beyanla şikayetçi olduğu, yapılan soruşturma sonucunda ...'in aynı konuda açılan davadan beraat ettiği ayrıca 6 nolu meskenin altındaki bodrumun ise ruhsatlandırıldığı gerekçesiyle, suçun unsurları oluşmadığı için takipsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. İncelenen dosya içeriğine göre, suça konu villalara 2004 tarihinde ruhsat verildiği görülmektedir. 5237 sayılı TCK'nın 184/1. maddesinde yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişinin eyleminin suç sayılması ve bu maddenin 12/10/2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle, mahallinde konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılıp, ilgili belgeler de incelendikten sonra, müştekinin ifadesinde belirttiği inşaatların, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce mi yoksa sonra mı yapıldıkları, daha önce yargılama konusu yapılan yerlerle aynı olup olmadığı ve sonradan ruhsat veya projesine uygun hale getirilip getirilmedikleri saptanarak, sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik soruşturma sonucu takipsizlik kararı verildiği görülmektedir. Bu nedenle itiraz merciince soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, itirazın kabulüyle Ceza Genel Kurulunun 04.12.2007 tarih ve 2007/247-257 sayılı kararı uyarınca, soruşturmanın tamamlanması için dosyanın ... Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekirken, itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1-... Ağır Ceza Mahkemesinin 05/03/2013 tarih ve 2013/217 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,2-Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 23.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.