Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 29361 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19037 - Esas Yıl 2013





Tehdit, mala zarar verme ve hakaret suçlarından sanıklar ..., ... ve ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/2-c, 151/1, 125/1-4, 43/2, 62/1, maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis, 3 ay 10 gün hapis ve 3 ay 19 gün hapis cezaları ile cezalandırılmalarına, aynı Kanun'un 51. maddesine göre sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan verilen hapis cezasının ertelenmesine, hakaret suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair,... Asliye Ceza Mahkemesinin 04/06/2012 tarih ve 2011/455 esas, 2012/413 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/05/2013 gün ve 156034 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, kararın gerekçe kısmında "Olayın sıcağı sıcağına alınan beyanlarda çadırın dağıtılması ve kendilerine küfür edilmesi ve biz size demedik mi çadırınızı yakacağız şeklindeki sözleri söyledikleri konusunda yoğun şüpheler oluşan sanıklar ..., ... ve ... hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi tercih edilmiştir." şeklindeki ibarelerle sanıkların cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "duruşmanın sona ermesi ve hüküm" kenar başlıklı 223. maddesinin 5. fıkrasında, " Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir" şeklindeki düzenleme karşısında, yeterli ve yoğun şüphenin mahkûmiyet için yeterli olmadığı, kesin delillerin mevcut olması gerektiği gözetilerek, sanıkların tehdit, mala zarar verme ve kasten yaralama suçlarından ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Tehdit, mala zarar verme ve hakaret suçlarından sanıklar ..., ... ve ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 04/06/2012 tarihli kararıyla, hapis cezaları ile cezalandırılmalarına karar verildiği, yoklukta verilen kararın sanıklara tebliğ edilerek temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında gerekçeli karardaki çelişki nedeniyle kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Kısa kararda isnad edilen suçları işledikleri gerekçesiyle mahkumiyetlerine karar verilen sanıklarla ilgili yazılan gerekçeli kararda, yoğun şüphe oluştuğu gerekçesiyle mahkumiyet kararı verildiğinin belirtilmesine dair hukuka aykırılığa ilişkindir. III- Hukuksal Değerlendirme: Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 7.11.2006-227/228 sayılı kararında ise, hukuki yanılgı niteliğinde olmayan maddi yanılgı veya yazım hatalarının düzeltilmesinin, herhangi bir yöntem ve zamanla sınırlı olmadığı, bu yanılgıların bizzat bu hatayı yapan mercii tarafından, kendiliğinden veya bir yasa yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilebileceği açıklanmıştır. İnceleme konusu somut olayda; sanıklar hakkında tehdit, mala zarar verme ve hakaret suçlarından hüküm kurulurken, kısa kararda isnad edilen suçları işledikleri gerekçesiyle mahkumiyet kararı verilmesine karşın, gerekçeli kararda sanıkların bu suçları işledikleri hususunda yoğun şüphe oluştuğu için mahkumiyet kararı verildiği belirtilmiş ve gerekçeli karardaki bu çelişki kanun yararına bozma konusu yapılmıştır. 5271 sayılı CMK'nın 223/5. maddesine göre, yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilecektir. Esasen bu durum hukukun temel ilkelerinden olup, şüphenin olduğu yerde mahkumiyet kararı verilemeyeceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Somut olayda 04.06.2012 tarihli celsede mahkemece sanıkların isnad edilen suçları işledikleri sabit olduğundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Bu kararın gerekçesi yazılırken ise, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler, hükme asas alınan deliller ve suçun sübutuna ilişkin tanık anlatımlarına yer verilmiş ancak sonuç bölümünde tüm bu delillere itibar edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğu belirtilirken, yazım hatası sonucu“yoğun şüphe” ifadesi kaleme alınmıştır. Tereddüte yol açan bu ifadenin bilinçli bir tercih olarak değil, hükme esas alınan tanık anlatımlarının gösterilmesi sırasında sehven yazıldığı anlaşılmış olup, bu nedenle mahallinde düzeltilebileceği mümkün görüldüğünden, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 16.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.