Tebliğname No : KYB - 2015/77802Tehdit suçundan sanık M.. A..'un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/l-2.cümle, 62/1 ve 52. maddeleri uyarınca 500 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair, Didim (Yenihisar) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/11/2014 tarihli ve 2014/326 esas, 2014/409 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/03/2015 gün ve 77802 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.İstem yazısında; “Didim (Yenihisar) 1. Asliye Ceza Mahkemesince, sanığın sabıkalı geçmişinin bulunduğu gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de, sanığın adlî sicil kaydındaki ilâmın adlî sicilden silinme koşullarının gerçekleşmesi karşısında, şartları oluştuğu halde sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay:Tehdit suçundan sanık M.. A.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Didim (Yenihisar) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/11/2014 tarihli kararıyla, 500 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ve sanığın sabıkalı geçmişi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, yüze karşı verilen ve karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olan bu cezanın infazı aşamasında, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin mahkeme gerekçesinin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme: 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle, - Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması, - Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının bulunmaması,- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleşmiş olmasına karşın, bu koşulların oluşmadığından bahisle bu kurumun uygulanmamasına ilişkin hukuka aykırılıkların, hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle, bu hususların yasa yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde de bir kuşku bulunmamaktadır.İnceleme konusu somut olayda; sanık M.. A.. hakkında tehdit suçundan adli para cezası verildiği, sanığın adli sicil kaydında yer alan ilamın silinme koşulunun oluştuğu, tehdit suçunun somut zarar suçu olmadığı ve sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği görülmektedir. Mahkemece sanığın adli sicil kaydında yer alan ilam gerekçe gösterilerek CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Sanığın adli sicil kaydında yer alan bu ilam incelendiğinde; Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.06.1995 tarihli ilamıyla 6136 sayılı Kanun’un 13/1, 647/4 ve 466/2. maddeleri uyarınca hükmolunan adli para cezasına ilişkin olduğu, bu cezanın 07.05.1996 tarihinde infaz edildiği, infaz tarihi üzerinden 5 yıllık süre geçtiğinden, 5352 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi yollamasıyla, 3682 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca silinme koşullarının oluştuğu, dolayısıyla suç tarihi itibariyle kasıtlı suçtan mahkumiyet olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır.Bu itibarla, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif koşullarının oluşması karşısında, mahkemece subjektif koşul da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, “sanığın sabıkalı olduğu” şeklindeki dosya içeriğiyle uyumlu olmayan gerekçeyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır. IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1-Tehdit suçundan sanık M.. A.. hakkında, Didim (Yenihisar) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/11/2014 tarihli ve 2014/326 esas, 2014/409 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,2-Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 07/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.