Hakaret suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 19/03/2013 tarih ve 2013/16825 soruşturma sayılı iddianamenin iadesine dair, ... Sulh Ceza Mahkemesinin 01/04/2013 tarih ve 2013/54 sayılı kararına yönelik itirazın kabulüne ilişkin, mercii ... .. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/04/2013 tarih ve 2013/83 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.06.2013 gün ve 199382 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, şüphelinin ifadesinin alınmaması ve mesaj gönderen numaranın kime ait olduğuna ilişkin belge temin edilmeden kamu davası açılması nedeniyle verilen iade kararına da itiraz edilmiş ise de, bu sebeplere ilişkin itiraz incelemesi yapılmaması yerinde olmadığı gibi hakaret suçunun şikâyete tâbi olup 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253/1-a maddesi gereğince uzlaşma hükümlerine tâbi olması karşısında, müşteki ...'nın Cumhuriyet savcısı huzurunda 18/02/2013 tarihinde ifadesinin alınması sırasında, 5271 sayılı Kanun'un 253/5. maddesi gereğince uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılmadığı, keza Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca usulünce uzlaşma teklifinde bulunulmadan yalnızca uzlaşmayı kabul etmiyorum şeklinde beyanı ile yetinildiği, belirtilen eksikliğin 5271 sayılı Kanun'un 174/1-c maddesi gereğince iddianamenin iadesi nedeni olduğu gözetilmeksizin itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Hakaret suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma sonucunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 19/03/2013 tarihli iddianamenin, ... Sulh Ceza Mahkemesince şüphelinin savunmasının alınmaması, usulünce uzlaşma teklifinin yapılmaması ve eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle iadesine karar verildiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığının iade kararına itirazı üzerine, itirazı inceleyen... Asliye Ceza Mahkemesince itirazın kabulüne ve iade kararının kaldırılmasına karar verildiği, kesin olan bu karara karşı kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:İddianamenin iadesi kararını itiraz üzerine inceleyerek kaldıran merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “İddianamenin iadesi” başlıklı 174. maddesinde; Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;a) 170 inci Maddeye aykırı olarak düzenlenen,b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır....(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.” hükümleri yer almaktadır....Sulh Ceza Mahkemesince CMK’nın 174. maddesi uyarınca verilen iddianamenin iadesi kararının gerekçesi, şüphelinin savunmasının alınmaması, usulünce uzlaşma teklifinde bulunulmaması ve mesajla hakaret suçu iddiasıyla yapılan soruşturmada, müştekiye mesaj gönderen numaranın kim adına kayıtlı olduğu araştırılmayarak, eksik soruşturma yapılmasına ilişkindir. Cumhuriyet Başsavcılığınca bu karara itiraz edilmesi üzerine, itirazı inceleyen merci tarafından, müştekinin ifadesi alınırken uzlaşma hususunun sorulduğu ve kabul etmediğini beyan ettiği gerekçesiyle, itirazın kabulü ile iade kararının kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir. 5271 sayılı CMK'da düzenlenen iddianamenin iadesi kurumu, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların “tek oturum” da bitirilebilmesini temin amacıyla getirilen yeni düzenlemelerden biridir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de soruşturma safhasında tüm delillerin toplanmış olması gerekmektedir.5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet savcısıdır.CMK’nın “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlıklı 160. maddesinde;“(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” denildikten sonra 161. maddesinde, “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Ceza muhakemesinin amacı maddî gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Ancak bu yapılırken insan onuru, hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri daima göz önünde bulundurulacaktır. Maddî gerçek, her ne pahasına olursa olsun araştırılıp bulunmalıdır diye bir ilke hiçbir hukuk devletinde yoktur. Bu nedenle, ceza muhakemesinin amacı insan hakları ihlâllerine yol açmadan maddî gerçeğin araştırılıp bulunması, adaletin gerçekleştirilmesi ve hukukî barışın sağlanmasıdır.Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye "araştırma mecburiyeti ilkesi"; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddî olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise "kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi" denilmektedir.Soruşturma safhasında maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için tüm süjelerin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Her sanığın derdini anlatabilmesini, ne istediğini söyleyebilmesini, hiç veya gereği gibi dinlenilmeden mahkûm edilememesini, öne sürülen iddiaları ve aleyhine olan delilleri çürütebilmesini ve bu sayede muhakemenin gidişine etki edebilmesini ifade eden ilkeye “meram anlatma ilkesi” denmektedir. Çağdaş Ceza Muhakemesi Hukukunda sanık, hiç bir hakkı olmayan bir soruşturma konusu, objesi değil, belli hakları ve yükümlülükleri bulunan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir muhakeme süjesidir. Nitekim bu husus uluslararası metinlerde; “Her sanık, şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda, anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek; müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olma hakkına sahiptir (m. 6/3 İHAS m. 9/2 MvSHS).” şeklinde formüle edilmiştir. Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında ( Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.Bütün bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; müşteki ...'nın 18.02.2013 tarihinde... Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek, eşi olan şüpheli ile aralarında önceye dayalı davalarının olduğunu, olay günü cep telefonuna mesaj göndererek kendisine hakaret ettiğini beyanla şikayetçi olması üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığınca müştekinin ifadesi alınarak, suça konu üç adet mesajın ifade tutanağına aktarıldığı, akabinde şüpheli celp edilip dinlenilmeden ve suça konu mesajların kim tarafından gönderildiği araştırılmadan, yalnızca müştekinin ifadesi ile yetinilerek kamu davası açıldığı görülmektedir. Hakaret suçu cep telefonu mesajlarına dayandırıldığından, suça konu hattın kime ait olduğu ve mesajların kim tarafından gönderildiği, suçun sübutuna etki eden önemli bir delil olduğundan, bu hususun araştırılmaması, CMK'nın 174/1-b maddesi uyarınca iddianamenin iadesi sebebini oluşturmaktadır. Aynı zamanda isnat edilen suç uzlaşma kapsamında yer alan suçlardandır. Uzlaşma yargının iş yükünün azaltılması için öngörülen alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biridir. Bu kurumun ihdas amacına hizmet edebilmesi için, uzlaşmanın anlam ve öneminin her somut olayda taraflara anlatılması gerekmektedir. Ancak inceleme konusu dosyada şüpheli hiç dinlenmemiş, müştekiye ise uzlaşmanın hukuki mahiyeti anlatılmadan, yalnızca ifadesinde “uzlaşmıyorum” beyanına yer verilmiştir.Bu itibarla, somut olayda Cumhuriyet savcısı tarafından ceza yargılamasının temel hedefi olan maddi gerçeğe ulaşma amacına yönelik olarak gerekli kanıtların toplanmadığı hatta buna teşebbüs bile edilmediği çok açık olarak anlaşılmakta, başka bir anlatımla soruşturma evresinin tamamlanmadığı net bir biçimde tespit edilebildiğinden, iddianamenin iadesi kararına yapılan itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçeyle itirazın kabulüne karar verilmesi, CMK’nın getirdiği sisteme ve Yasanın amacına aykırıdır. IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1-... Asliye Ceza Mahkemesinin 04/04/2013 tarih ve 2013/83 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,2-Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 01.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.