Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 27575 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7349 - Esas Yıl 2014





Hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair,.... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.11.2011 tarih ve 2011/322 esas, 2011/1016 karar sayılı hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine,Dairemizin 10.10.2013 tarih ve 2013/5299 esas, 2013/25542 karar sayılı kararıyla; "Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,Anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA" oyçokluğuyla karar verilmiştir.I- İTİRAZ NEDENLERİYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/02/2014 tarih ve 2014/16809 sayılı yazısı ile;"Sanık hakkında, daha önceden ... Asliye Ceza Mahkemesinde Hakim ... tarafından yapılan yargılama sonucunda, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs suçlarından hükümlülük kararı verildiği, yapılan temyiz başvurusu üzerine bu kararın Yargıtay tarafından bozulduğu, sanığın olay günü bozulan dosyayla ilgili yazılı savunma sunmak için geldiği mahkeme kaleminde, adı geçen mağdur hakimin yokluğunda ifade ettiği "...ben bu davada tehditten ceza aldım, bunun için kamu tanığı olması gerekirdi, yaralamadan ceza aldım, bunun için de adli rapor olması gerekirdi, oysa dosyada bunlar yoktu, bu dosyada hakim yanlış karar vermiş, yapılması gereken işlemler yapılmamış ve bir celsede karar verilmiştir. Karar şimdi bozuldu, ben bu kararı veren hakime, hakim bile demem.." şeklindeki sözleri, yargı otoritesini sarsma veya tarafsızlığını bertaraf etme ya da muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide etme maksadıyla söylenmeyip, sanığın uğradığını düşündüğü haksızlığı dile getirme ve eleştiri niteliğinde bulunduğundan hakaret suçunun unsurları oluşmadığı ;Keza, temel adli gün para cezasından TCK.nın 125/4 maddesi uyarınca artırım yapılırken hesap hatası sonucu 425 gün yerine, 433 gün esas alınarak fazla ceza tayin edildiği ve 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak değiştirilip, 5275 sayılı CGTİK.nun 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde seçenek yaptırım olan adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verildiği halde dairece kararın onanmasına karar verilmiştir.Açıklanan nedenlerle, sanık hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan hükme ilişkin onama kararının kaldırılması gerekmektedir.SONUÇ VE İSTEM : Sanık hakkında, daha önceden ... Asliye Ceza Mahkemesinde Hakim ...l tarafından yapılan yargılama sonucunda, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs suçlarından hükümlülük kararı verildiği, yapılan temyiz başvurusu üzerine bu kararın Yargıtay tarafından bozulduğu, sanığın olay günü bozulan dosyayla ilgili yazılı savunma sunmak için geldiği mahkeme kaleminde, adı geçen mağdur Hakimin yokluğunda ifade ettiği "...ben bu davada tehditten ceza aldım, bunun için kamu tanığı olması gerekirdi, yaralamadan ceza aldım, bunun için de adli rapor olması gerekirdi, oysa dosyada bunlar yoktu, bu dosyada hakim yanlış karar vermiş, yapılması gereken işlemler yapılmamış ve bir celsede karar verilmiştir. Karar şimdi bozuldu, ben bu kararı veren hakime, hakim bile demem.." şeklindeki sözleri, yargı otoritesini sarsma veya tarafsızlığını bertaraf etme ya da muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide etme maksadıyla söylenmeyip, sanığın uğradığını düşündüğü haksızlığı dile getirme ve eleştiri niteliğinde bulunduğundan hakaret suçunun unsurları oluşmadığı halde mahkumiyet hükmü kurulması,Kabule göre de,1-Temel adli gün para cezasından TCK'nın 125/4 maddesi uyarınca artırım yapılırken hesap hatası sonucu 425 gün yerine, 433 gün esas alınarak fazla ceza tayin edilmesi,2-01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK'nın 50/6.. madde ve fıkrasında yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak değiştirilip, 5275 sayılı CGTİK'nın 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde seçenek yaptırım olan adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceğinin belirtilmesi,Yasaya aykırı bulunduğundan hükmün CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASI, itirazımızın Dairece yerinde görülmemesi halinde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi itirazen arz ve talep olunur." isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:II- İTİRAZIN KAPSAMIİtiraz, hakaret suçundan sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının onanmasına dair, Dairemizin 10/10/2013 tarihli kararına ilişkindir.III- KARARYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE, Dairemizce verilen 10.10.2013 tarih ve 2013/5299 esas, 2013/25542 karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, .... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 24.11.2011 tarih ve 2011/322 esas, 2011/1016 karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;1- 5237 sayılı TCK’nın “hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “ Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmüne yer verilmiştir.Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nisbi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında, daha önceden .... Asliye Ceza Mahkemesinde Hakim... tarafından yapılan yargılama sonucunda, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs suçlarından hükümlülük kararı verilmiş, yapılan temyiz başvurusu üzerine de bu karar Yargıtay tarafından bozulmuştur. Sanığın, olay günü bu dosyaya yazılı savunma sunmak için geldiği mahkeme kaleminde, adı geçen mağdur Hakimin yokluğunda ifade ettiği "...ben bu davada tehditten ceza aldım, bunun için kamu tanığı olması gerekirdi, yaralamadan ceza aldım, bunun için de adli rapor olması gerekirdi, oysa dosyada bunlar yoktu, bu dosyada hakim yanlış karar vermiş, yapılması gereken işlemler yapılmamış ve bir celsede karar verilmiştir. Karar şimdi bozuldu, ben bu kararı veren hakime, hakim bile demem..." şeklindeki sözlerinin rahatsız edici ve ağır eleştiri olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak söylenen bu sözlerin somut bir fiil ya da olgu isnat etmek şeklinde olmadığı gibi, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek ağırlıkta sövme fiili olarak kabulü de suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum olacaktır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ifade özgürlüğüne ilişkin Sözleşmenin 10. maddesini yorumlarken, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin demokratik toplumunun karakteristik özelliklerinden olduğunu, bu değerlere sahip olmayan sistemin demokratik toplum olarak adlandırılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların bu değerlere aykırı düşmemesi ve meşru amaçla orantılı olması gerektiğini, sadece zararsız ve lehte olan düşünceler değil, devlet veya toplumun bir bölümü için rahatsız edici, saldırgan veya şok edici düşüncelerin de maddenin korumasına gireceğini belirtmektedir. (Handyside v Birleşik Krallık A 24 (1976); 1 EHRR 737 para: 49 PC.)Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri, yargı kararı ve açıklamalar ışığında, hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet hükmü kurulması,2- Kabule göre de:a. TCK'nın 125/4. maddesi uyarınca 1/6 oranında artırım yapıldıktan sonra cezanın 425 gün yerine 433 gün olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini,b. Hükümden önce 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 50/6 madde ve fıkrasında yer alan "yaptırım" ibaresinin "tedbir" olarak değiştirilmesi 5275 sayılı Kanunun 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenmesi ve 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, adli para cezasının ödenmemesi halinde, 5237 sayılı TCK’nın 50/6. maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infaz edileceğinin sanığa ihtar edilmesine karar verilmesi,Kanuna aykırı ve sanık ...'ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden itiraz yazısına uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.