Hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, 6352 sayılı Kanun'un geçici 1-b. maddesi gereğince kovuşturmanın ertelenmesine dair, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/01/2013 tarihli ve 2012/758 esas, 2013/32 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile söz konusu kararın kaldırılmasına ilişkin, Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/03/2013 tarihli ve 2013/130 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26/06/2013 gün ve 218051 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, 05/07/2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinde düzenlenen; " (1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup: temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,c)Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.”şeklindeki hüküm ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 21/12/2012 tarihli ve 2012/9715-15284 sayılı ilâmında, 6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde düzenlenen "sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri" ifadesinin AİHM kararlarında da belirtildiği gibi sadece basın hürriyeti ve siyasi düşünce açıklamalarını kapsamadığı, düşünce açıklama hürriyetini kullanmak suretiyle İşlenen suçları da içerdiği, düşünce açıklamalarının dış dünyaya ne şekilde aktarıldığının önem taşımadığı belirtilmesi karşısında, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/01/2013 tarihli kararıyla, sanığın internet üzerinden grup email adresine göndermiş olduğu suça konu sözlerinin, 6352 sayılı Kanunun geçici 1-b maddesine girdiği gerekçesiyle, kovuşturmanın ertelenmesine karar verildiği, katılanlar vekilinin karara itirazı üzerine, merci Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/03/2013 tarihli kararıyla itirazın kabulüne karar verilerek, kovuşturmanın ertelenmesi kararının kaldırıldığı, kesin olan bu karara yönelik kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Sanığın internet üzerinden grup e-mail adresine gönderdiği hakaret içeren yazıları nedeniyle, hakkında 6352 sayılı Kanun'un geçici 1-b maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine,karar verilir.” hükmüne yer verilmiştir.Madde gerekçesinde; “Basın ve ifade hürriyeti konularında yapılan değişiklikler kapsamında; Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade ve basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, ifade hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda da ayrıntılı düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Bu özgürlüğün kullanım araçlarından biri de basın yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıdır. Bu araçların, amacına uygun olarak işlevlerini yerine getirmeleri bakımından korunmaları demokratik toplumlarda asıl olup, bu anlamda basın ve yayın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılarak ve güvenceler sağlanarak, haber ve düşünceyi özgür kılmak hedeflenmektedir. Bu nedenle, basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi ilişkin bazı düzenlemeler yapılması toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Önem taşıması nedeniyle basın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar yönünden erteleme imkânı getirilmiştir.” görüşlerine yer verilmiştir.6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi ve madde gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, kanun koyucunun bu düzenleme ile ifade ve basın özgürlüğünü korumayı amaçladığı görülmektedir. Bireylerin basın veya sair yayın vasıtaları yoluyla ortaya koydukları düşünce açıklamaları nedeniyle suçlanmaları ve haklarında ceza soruşturması veya kovuşturması açılmasının önlemesi amaçlanmış ayrıca ifade özgürlüğünü ihlal iddialarına ilişkin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde ülkemiz aleyhine açılan tazminat davalarının azaltılması öngörülmüştür.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ifade ve basın özgürlüğüne yaklaşımına bakıldığında; Mahkeme basının idarenin siyasi kararlarını, eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir biçimde denetime tabi tutarak ve vatandaşların karar alma sürecine katılımını kolaylaştırarak, demokrasinin sağlıklı bir biçimde işlemesine katkı yaptığı için basın özgürlüğüne özel önem atfetmektedir. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünün en önemli konularından birini oluşturmaktadır. Mahkeme kararlarında ifade özgürlüğünün demokrasinin temel taşlarından birini oluşturduğunu belirttikten sonra, bu hakkın kullanılma alanlarından biri olan basın özgürlüğünün korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Basın özgürlüğü, kamuoyuna, yöneticilerin davranışlarını tanıtmak ve halkın denetimine sunmak için en önemli araçlardandır. Basın özgürlüğü bu yönüyle halkı ilgilendiren haber ve bilgileri iletme ve aktarma özgürlüğüdür. Mahkeme basının, ‘halkın gözcülüğü’ ve ‘bekçisi’ görevini yerine getirdiğini bu nedenle, ifade özgürlüğünün kullanımında kendisine ayrıcalık tanındığını belirtmektedir.( Osman Doğru, Atilla Nalbant, “ İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi”, 2. cilt, s.207-208) .Ancak her görüş ve düşünce açıklamasının ifade özgürlüğü bağlamında korunması söz konusu değildir. Bu çerçevede, sosyal veya siyasal sorunlarla ilgili güncel veya devam eden kamusal bir tartışmaya katkı niteliğinde ortaya konulan fikirler, rahatsız edici nitelikte olsa bile korunurken, bu nitelikte olmayan amaçsız keyfi kişisel saldırılar, ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmemektedir. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, D.J. Haris- M. O’Boyle- E.P.Bates- C.M.Buckley Avrupa Konseyi, 2013, s. 518) Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık hakkında üyeleri arasında katılanların da bulunduğu e-mail grubuna birden fazla e -posta göndererek, karı koca olan katılanlara hakaret ettiği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Bu yazıların içeriği incelendiğinde arkadaş olan tarafların özel hayatını ilgilendiren ağır eleştiriler olduğu, başka bir deyişle sosyal veya siyasal sorunlarla ilgili güncel veya devam eden kamusal bir tartışmaya katkı niteliğinde fikir açıklamaları olmadığı görülmektedir. Öte yandan elektronik postanın özel amaçla ve bireysel ilişkiler nedeniyle gönderildiği anlaşılmaktadır.Kuşkusuz, getirdiği düzenleme ile demokrasinin temel taşlarından birini oluşturan basın ve ifade özgürlüğünü korumayı amaçlayan kanun koyucunun, kişiler arasındaki keyfi kişisel saldırı niteliğindeki hakaret, tehdit ve şantaj gibi eylemleri 6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi kapsamında düşünmediği açıktır. Bu nedenle kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir. IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 25.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.