Yaralama ve hakaret suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, ... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 01/06/2011 tarih ve 2011/279 esas, 2011/331 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,Dairemizin 16/12/2013 gün ve 2012/17326 esas, 2013/32134 sayılı kararıyla; "Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanığa yükletilen yaralama ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,Hapis cezaları ertelenen sanık hakkında TCK'nın 51/3. maddesi gereğince belirlenecek denetim sürelerinin bir yıldan az olmayacağı gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağ?? anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.Ancak,Hakaret suçundan kurulan hükümde, sonuç cezanın, 2 ay 18 gün hapis cezası yerine 2 ay 19 gün hapis olarak fazla belirlenmesi, Kanuna aykırı, sanık ...'ın temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye uygun olarak, uygulanan maddeler uyarınca hakaret suçundan sonuç cezanın 2 ay 18 gün hapis cezası olarak belirlenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükümlerin, bu bağlamda ONANMASINA" oy birliği ile karar verilmiştir.I- İTİRAZ NEDENLERİYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/02/2014 gün ve 2011/339691 sayılı yazısı ile;“5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinde düzenlenmiş, olan Erteleme hükmü, koşullu bir af olmaktan çıkarılıp, ceza infaz kurumu hâline getirilmiş ve sadece hapis cezası bakımından öngörülmüştür. Cezası ertelenen hükümlü hakkında, mahkûm olunan ceza süresinden az olmamak kaydı ile bir yıl ila üç yıl arasında bir denetim süresi belirlenecektir. Mahkemece denetim süresi içinde; meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine, meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, on sekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine karar verilebilir.Cezası ertelenen hükümlü denetim süresini yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirdiği takdirde cezasını infaz etmiş sayılacak, ancak denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde; ertelenen cezasının kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilecektir.1412 sayılı CMUK'nın 326/son fıkrasında yazılı bulunan sanık aleyhine bozma yasağı, “temyiz davası yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında, hükümde, yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir deyişle, aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın, sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması” şeklinde tanımlanmaktadır.Latince “reformatio in pejus” olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada ise, “lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, aleyhe bozma yasağı, aleyhe bozmama zorunluluğu, yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe yasağı, yaptırımı ve sonuçlarını ağırlaştıramama kuralı” olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı davalarda istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.Anılan kural, 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanununun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde kanuni düzenlemeye kavuşturulmuştur. Ceza muhakeme hukukumuzda bu madde dışında yaptırım ve cezayı aleyhe değiştirmeme yasağını düzenleyen başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Buna göre ceza hukukunda genel anlamda kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK’nın 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde de; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” düzenlemesine yer verilmek suretiyle, aleyhe bozmama ilkesi korunmuştur. Kanunun açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere; yaptırım ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza ve yaptırım miktarı ile sınırlıdır. Kanun koyucu suçun niteliği veya adı yönünden sanık yararına kazanılmış bir hak tanımamıştır.Ceza miktarı yönünden kazanılmış hak ise; sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen cezanın ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olmamasıdır. Gerek bozma ilamında, gerekse yerel mahkemece bozmadan sonra kurulan hükümde yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağına bir aykırılığın söz konusu olup olmadığı, önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir.Kişi hürriyetini kısıtlaması nedeni ile hapis cezasının, malvarlığına yönelik olan adli para cezasından daha ağır nitelikte olduğu hususunda bir şüphe bulunmamaktadır. Ancak bu tespitten hareketle hemen bir sonuca varılmamalı, açıklandığı üzere önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılmak ve bu kapsamda sanığın sosyal ve ekonomik durumu da göz önüne alınmak suretiyle kazanılmış hakkın ihlal edilip edilmediği belirlenmelidir. Maddi olayda yaralama ve hakaret suçlarından verilen hapis cezaları ertelenen sanık hakkında TCK 51/3 maddesi uyarınca belirlenecek denetim sürelerinin bir yıldan az olmayacağı mahkemece dikkate alınmayarak yaralama suçundan 3 ay denetim süresi, hakaret suçundan 2 ay 19 gün denetim süresi belirleyerek eksik denetim süresi belirleme yasaya aykırılık oluşturmaktadır. 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi ile 5271 sayılı CMK' nın 307/4 maddesinde yer alan açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; yaptırım ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza ve yaptırım miktarı ile sınırlıdır. Kanun koyucu suçun niteliği veya adı yönünden sanık yararına kazanılmış bir hak tanımamıştır. Ceza miktarı yönünden kazanılmış hak ise; sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen cezanın ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olmamasıdır. Bu itibarla, yaralama suçundan 3 ay denetim süresi hakaret suçundan 2 ay 19 gün denetim süresi belirleyerek eksik denetim süresi belirleme yasaya aykırılık oluşturmakta olduğu ancak bu durumun ceza miktarına ve yaptırımına ilişkin olmadığı ve kazanılmış hak oluşturmadığı ve sanık hakkında Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/12/2013 gün ve 2012/17326 Esas, 2013/32134 Karar sayılı kararıyla verilen Hapis cezaları ertelenen sanık hakkında, TCK'nın 51/3. maddesi gereğince belirlenecek denetim sürelerinin bir yıldan az olmayacağı gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı şeklinde yer alan ibarenin hüküm fıkrasından çıkartılmak suretiyle hükmün bozulmasına ancak bu durumum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, "Cezaları ertelenen sanık hakkında TCK'nın 51/3. maddesi uyarınca 1 yıl denetim süresi belirlenmesine" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA karar verilmesi istemiyle itiraz edilmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan nedenler gözönüne alındığında, ... Sulh Ceza Mahkemesinin, 01/06/2011 tarih ve 2011/279 E- 331 K sayılı ilamıyla, yaralama suçundan TCK 86/2, 29, md 3 Ay Hapis ve TCK 51/1 md Ertelenmesine karar verildiği ve TCK 51/3 maddesi uyarınca 3 ay süreyle denetim suresinin belirlendiği ve hakaret suçundan TCK 125/1-4, 129 maddesince 2 Ay 19 Gün Hapis cezası ve TCK 51/1 md ertelenmesine ve TCK 51/3 maddesince 2 Ay 19 Gün denetim süresi verildiği bu sürelerin TCK 51/3 maddesi hükmüne aykırılık oluşturduğu ve denetim süresini 1 yıldan az olamayacağının gözetilmediği, Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/12/2013 gün ve 2012/17326 Esas, 2013/32134 Karar sayılı kararıyla hapis cezaları ertelenen sanık hakkında TCK 51/3 maddesince belirlenecek denetim sürelerinin bir yıldan az olamayacağı gözetilmediği anlaşılmış ise de, sanık aleyhine bozma yapılamayacağı nedenle eleştiri yapılarak onama kararı verildiği, ancak TCK 51/3 maddesince verilen denetim süresinin ceza miktarı ve yaptırımına ilişkin olmadığı ve 1412 sayılı CMUK'nın 326/son fıkrasında yazılı kazanılmış hak oluşturmadığı nedenle,Sanık hakkında TCK 51/3 maddesi hükmüne aykırı hakaret edilerek eksik denetim süresinin belirlenmesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmesi ancak bu durumun yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, "Cezaları ertelenen sanık hakkında TCK'nın 51/3. maddesi uyarınca 1 yıl denetim süresi belirlenmesine" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA karar verilmesi, itirazımız yerinde görülmez ise dosyanın itiraz hakkında bir karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi, itirazen arz ve talep olunur” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü: II- İTİRAZIN KAPSAMIİtiraz, tehdit ve hakaret suçlarından, sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının “Hapis cezaları ertelenen sanık hakkında TCK'nın 51/3. maddesi gereğince belirlenecek denetim sürelerinin bir yıldan az olmayacağı gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı” eleştirisiyle düzeltilerek onanmasına dair, Dairemizin 16/12/2013 tarihli kararına ilişkindir. III- KARARYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri, ertelenen cezalarda denetim süreleri yönünden yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin 3. fıkrasında “Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz” hükmü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.05.2010 tarih ve 4/87-112 sayılı kararında, “aleyhe değiştirme yasağının münhasıran cezalar ile ilgili olup, cezaların da 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığı, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceğinin” kabul edilmesi nedeniyle, ertelemenin yasal sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken “denetim süresi”ne ilişkin hataların “aleyhe değiştirme yasağı”na konu oluşturmayacağı göz önünde bulundurularak,Dairemizce verilen 16/12/2013 gün ve 2012/17326 esas, 2013/32134 karar sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 01/06/2011 tarih ve 2011/279 esas, 2011/331 karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu;Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanığa yükletilen yaralama ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.Ancak,Hakaret suçundan kurulan hükümde, sonuç hapis cezasının, 2 ay 18 gün yerine 2 ay 19 gün olarak belirlenmesi ve TCK'nın 51/3. maddesi gereğince, cezaları ertelenen sanık hakkındaki denetim sürelerinin 1 yıldan az olamayacağının gözetilmemesi,Kanuna aykırı, sanık ...'ın temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktaları tebliğnameye uygun olarak, uygulanan maddeler uyarınca hakaret suçunda sonuç hapis cezasının, 2 ay 18 gün olarak belirlenmesi ve hükmün “1-d” ile “2-e” bentleri çıkarılarak yerlerine “Cezası ertelenen sanık hakkında TCK'nın 51/3. maddesi uyarınca 1 yıl denetim süresi belirlenmesine” cümlesinin eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMEK ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükümler, bu bağlamda ONANMAK suretiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca davanın esasına, 18.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.