Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24509 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 25141 - Esas Yıl 2014





Tebliğname No : KYB - 2014/148717Tehdit suçundan şüpheliler M.. T.., İ.. Ç.. ve kimliği tespit edilmeyen şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 10/09/2013 tarihli ve 2013/38235 soruşturma, 2013/21895 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin, mercii Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 06/01/2014 tarihli ve 2013/1822 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05/05/2014 gün ve 148717 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. maddesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut dosya kapsamına göre, müşteki tarafından dosyaya ibraz edilen ve üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılan iş yeri güvenlik kamera görüntülerinde görülen kimliği tespit edilemeyen diğer şüphelinin kimliğinin tespit edilmesinin akabinde ifadesine başvurularak savunmasının tespit edilmesi gerektiği, keza şüphelilerin telefon görüşme kayıtları celp edilerek müştekinin beyanı ile tutarlılığı araştırılıp şikayet tarihinden sonra şüphelilerden İ.. Ç.. tarafından gönderildiği iddia edilen mesaj içeriğinin doğru olup olmadığı tespit edilmeden şüpheliler haklarında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiği dikkate alındığında, ortada 5271 sayılı Kanun'a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun'un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Tehdit suçundan şüpheliler M.. T.., İ.. Ç.. ve kimliği tespit edilmeyen şüpheli hakkında yapılan soruşturma sonucunda, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 10/09/2013 tarihli kararıyla, soyut iddia dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, müşteki A. Ö.'ün karara süresinde itirazı üzerine, mercii Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 06/01/2014 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müştekinin eksik soruşturma yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara müşteki tarafından eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle yapılan itirazın reddine dair mercii kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.Aynı Kanun'un 6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise; “(3) Mahkeme, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.(4) Mahkeme istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye "araştırma mecburiyeti ilkesi"; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise "kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi" denilmektedir.Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.İncelenen dosyada, müşteki A. Ö.'ün şikayet dilekçesinde ve Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadelerinde, kendisine 75000 TL lik bono nedeniyle borçlu olan şüpheli M.. T..'ın azmettirmesiyle şüpheli İ.. Ç.. ve kimliği belirsiz diğer şüphelinin söz konusu bonoyu kendisinden istediklerini, vermeyeceğini söylemesi üzerine kendisini tehdit ettiklerini iddia ettiği ve soruşturma sonucu delil yetersizliği gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği görülmektedir. Ancak olay günü şüphelilerin müştekinin bulunduğu dükkana geldiklerinin, şüphelilerden İ.. Ç..'in müştekinin iddiaları ile uyumlu şekilde cep telefonu ile aramada bulunduğunun ve el işareti yaptığının, ayrıca kimliği tespit edilmeyen şüphelinin eşkalinin güvenlik kamerası görüntülerinden anlaşılması ile müşteki tarafından suç tarihinden bir gün sonra şüpheli tarafından kendisine iddiayı doğrulayan mesaj gönderildiğinin ileri sürülmesi karşısında, kimliği belirlenmeyen şüphelinin kimlik tespitinin yaptırılarak ifadesine başvurulmadığı, şüpheli İ.. Ç..'in olay saatine ilişkin HTS kayıtları getirtilerek müşteki iddialarının tutarlılığının tespit edilmediği gibi, itiraz dilekçesinde şüpheli İsmail tarafından gönderildiği ileri sürülen yazılı mesajın temini için gerekli araştırma yapılmayıp ek ifade alınmadığı görülmektedir. Bu nedenle itiraz merciince soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, gereğinin takdir edilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1-Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 06/01/2014 tarih ve 2013/1822 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA,2-Aynı kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına, 12.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.