Tehdit, hakaret ve yaralamaya teşebbüs suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, bipolar bozukluk hastası olmasından dolayı işlediği fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olması sebebiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/3-a ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 32/1. maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 57/1. maddesi uyarınca yüksek güvenlikli bir sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasına dair, ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarihli ve ... sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ... gün ve ... sayılı tebliğnamesiyle, dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; "Dosya kapsamına göre, sanığın, ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği ... Psikiyatri Kliniği'nin ... tarihli ve 58 sayılı raporu ile 5237 sayılı Kanun'un 32. maddesi anlamında işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını anlama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu, bipolar bozukluk hastası olduğunun belirlenmiş olması karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 150/2. maddesi uyarınca zorunlu müdafii atanması suretiyle yargılamasının yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Tehdit, hakaret ve yaralamaya teşebbüs suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 22/04/2015 tarihli kararıyla, sanığın suç tarihinde akıl hastası olması nedeniyle işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamadığından, CMK'nın 223/3-a ve Türk Ceza Kanunu'nun 32/1. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına, aynı Kanun'un 57/1. maddesi uyarınca, yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verildiği, temyiz edilmeksizin kesinleşen bu kararın infazı aşamasında, o yer Cumhuriyet Başsavcılığınca yargılama safhasında sanığa zorunlu müdafii atanmayarak savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Akıl hastalığı olan sanıkla ilgili yapılan yargılamada, CMK’nın 150/2. maddesindeki amir hükme aykırı olarak, müdafii görevlendirilmemesine yönelik hukuka aykırılığa ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:5271 sayılı CMK’nın “müdafiin görevlendirilmesi” başlıklı 150. maddesinde; “(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir....” hükümleri yer almaktadır.Öğretide ağırlıklı olarak kabul edildiği üzere, denetim muhakemesi yoluna gidebilmek için, şüpheli ve sanığın yargılanma yeteneğine sahip olması yeterli olup, yaşı veya medeni hakları kullanma yeteneğine sahip olup olmamasının önemi bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle sanığın kanun yoluna başvurmanın anlamını ve başvurduğu kanun yolunun amacını ve işlevini kavrayabilmesi ve kendisini yeterli ölçüde savunabilme yeteneğine haiz olması gerekir. Bu yeteneğe sahip olmayan kişiler yönünden kanun yoluna müdafii veya yasal temsilcisi başvurabilecektir.5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/2. maddesinde düzenlenen zorunlu müdafilik sistemi, kendisini hiç veya yeterli düzeyde savunamayan şüpheli veya sanıklar için öngörülen ve onların haklarının her düzeyde savunulabilmesi için ihdas edilen, isteme bağlı olmayan bir düzenlemedir. Dolayısıyla yargılama safhasında zorunlu müdafi atanmasının unutulduğunu fark eden mahkeme, karar verildikten sonra bu hususu fark ettiğinde, CMK'nın 150/2. maddesi uyarınca sanığa zorunlu müdafi atanması için gerekli yazışmaları yapabilecek ve kanun yoluna başvuru yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmesi için, gerekçeli kararı atanan zorunlu müdafiye tebliğ edecektir. Ceza Muhakemesi Hukukunda karardan sonra zorunlu müdafi atanamayacağına dair bir düzenleme yer almadığı gibi, bu kurumun ihdas nedeni, savunma hakkının önemi, adil yargılanma ilkesi ve usul ekonomisi ilkeleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde de bu sonuca ulaşmak hakkaniyete uygun olacaktır. Karardan sonra atanan zorunlu müdafi hükmü temyiz ettiğinde olağan kanun yolu olan temyiz süreci işleyecek ve hüküm her yönüyle denetlenebilecektir. Zorunlu müdafii atanması yoluna gidilmemiş veya atanan müdafii kararı temyiz etmemiş ise, kesinleşen bu karara karşı ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yoluna başvurulması da mümkündür. Somut olayda zorunlu müdafi atanması için kanun yararına bozma istemi reddedilerek, dosyanın mahalline iadesi düşünülebilir ise de, savunma hakkının kısıtlanmasına ilişkin olan ve CMK'nın 289/1-(e,h) maddesine göre, hukuka kesin aykırılık halleri içerisinde yer alan bu husus, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/4. maddesinde belirtilen usul ekonomisi de gözetilmek suretiyle, olağan nitelikteki temyiz kanun yolu ile aynı sonuçları doğuracak olan kanun yararına bozma yoluyla incelenebilir kabul edilmiştir.İnceleme konusu somut olayda; ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği ... Psikiyatri Kliniği'nin ... tarihli ve 58 sayılı raporu ile “Bipolar Bozukluk” tanısı konulan ve TCK'nın 32/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği bildirilen sanığın, mevcut hastalığı nedeniyle işlediği iddia olunan fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılamasının ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu belirtildiğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/2. maddesi gereğince istemi aranmaksızın baro tarafından müdafii görevlendirilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden, sanığın sorgusunun müdafii olmaksızın yapılıp, hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır. IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarihli ve ... sayılı kararının, savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle, KANUN YARARINA BOZULMASINA, 2- Bozma kararı doğrultusunda, anılan Kanun maddesinin 4/b fıkrası uyarınca yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine, 15/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.