Tebliğname No : KYB - 2014/215408Nitelikli kasten yaralama, silahla tehdit ve hakaret suçlarından sanık G.. G..'nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1-3-a, 87/3, 106/2-a, 125/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca, 1 yıl 9 ay hapis, 2 yıl hapis ve 1.800 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2013 tarihli ve 2013/20 esas, 2013/698 sayılı kararına yönelik, sanık tarafından yapılan itirazın kabulü ile hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına ilişkin kararın kaldırılmasına dair, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/02/2014 tarihli ve 2014/142 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/06/2014 gün ve 215408 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.İstem yazısında; “Her ne kadar Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediği sorulmadığı gerekçesiyle sanık tarafından yapılan itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 21.06.2011 tarihli ve 2011/6962-8790 sayılı ilâmının içeriğinden de anlaşılacağı üzere, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesince verilen sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara sanık tarafından, beraat etmesi gerektiği yönünde itiraz da bulunulduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik bir itirazın bulunmadığı, mercii Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin sadece, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesinin şartlarının olup olmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında hukuka aykırılık bulunup bulunmadığını inceleyebileceği, şartların varlığı halinde sanık lehine olan durumun sanık aleyhine olacak şekilde kaldırılıp karar verilemeyeceği gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Nitelikli kasten yaralama, silahla tehdit ve hakaret suçlarından sanık G.. G.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2013 tarihli kararıyla, yaralama ve tehdit suçlarından hapis cezaları, hakaret suçundan ise adli para cezası ile cezalandırılmasına, koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın isnad edilen suçları işlemediğine yönelik itirazı üzerine, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/02/2014 tarihli kararıyla, sanıktan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmadığı gerekçesiyle, itirazın kabulüne karar verildiği, kesin olan bu karara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını itiraz üzerine inceleyerek, uygulamanın sanığa sorulmadığı gerekçesiyle kaldıran merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle, - Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması, - Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının olmaması,- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.Koşullar arasında yer almayan “sanığın kabul etmesi” şartı 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkrasına eklenmiş ve bu değişikliğin gerekçesi olarak, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraza tabi olup; uygulamada itiraz mercii kararları şeklen incelemektedir. Her iki durumda da sanığın suçsuzluğunu ispat amacıyla kararı temyiz incelemesine götürmesi mümkün değildir. Bu sebeple sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı olduğunu beyan etme ve dolayısıyla temyiz mahkemesinde beraat etme hakkının elinden alınmaması düşüncesiyle anılan hükmü ihdas eden madde eklenmiştir.” denilmiştir.CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür. CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, O Yer Cumhuriyet Savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK'nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.İnceleme konusu somut olayda; sanık G.. G.. hakkında nitelikli kasten yaralama, silahla tehdit ve hakaret suçlarından, 2 yılın altında hapis ve adli para cezaları verildiği, sanığın adli sicil kaydının bulunmadığı ve isnad edilen silahla tehdit ve hakaret suçlarının somut zarar suçu olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak, hükümden önce 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik, 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinin 6. fıkra son cümlesinde yer alan, “sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez” hükmü uyarınca, sanıktan bu kurumun uygulanmasını kabul edip etmediği sorgu sırasında veya şerhli davetiye ile sorulmadan, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ve sanığın yokluğunda verilen bu karara itiraz etmesi nedeniyle, kurumun objektif koşullarının bu aşamada oluşmadığı anlaşılmıştır.Ayrıca, yaralama, somut zarar suçu olup, müşteki E. D. hakkında Ankara Adli Tıp Kurumunca düzenlenen adli raporda, burun kırığına sebebiyet verecek tarzda yaralandığının belirtilmesi karşısında, bu suç yönünden objektif koşulların oluşmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yer verilen Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, itirazı inceleyen merciin hem usul hem esas yönünden inceleme yaparak her türlü hukuka aykırılığı denetleyebileceği, temyiz kanun yolunda aleyhe başvurunun olmaması durumunda cezanın aleyhe değiştirilemeyeceğine ilişkin kuralın, itiraz ile ilgili somut olayda uygulama yerinin bulunmadığı ve yukarıda yer verilen 6008 sayılı Kanunun 7. maddesinin gerekçesi karşısında, sanığa kurumun uygulanmasını kabul edip etmediğinin sorulmaması ve sanığın da yokluğunda verilen bu karara itiraz etmesi nedeniyle, objektif koşulların oluşmadığı anlaşıldığından, merci kararına yönelik kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 12/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.