Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2409 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 13276 - Esas Yıl 2003
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;1- TCY.nın 230 ve 240. maddelerinde düzenlenmiş olan görevi savsama ve görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarında cezalandırılabilirle şartı, failin memur veya özel yasası gereği memur gibi cezalandırılan kişilerden olmasıdır. 5590 sayılı "Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Yasası" 81. maddesi ile, odalar ve borsalar ve birlik paralarıyla para hükmündeki evrak, senet ve sair malları aleyhine suç işleyen ve bilanço, zabıtname, rapor ve diğer her çeşit kağıt ve defter üzerinde suç mahiyetinde değişiklik yapan veya bunları kasten yok eden uzuvlara dair üyelerle, memur ve hizmetliler hakkında devlet memurları hakkındaki cezanın uygulanacağını belirtmek suretiyle belirli suçlar bakımından bu gibi görevlilerin memur gibi cezalandırılacaklarını, bunların dışında kalan suçlarda memur sayılmayacaklarını kabul etmiş olmakla birlikte, ticaret sicili memurunun hukuki durumunu ayrıca düzenleme gereği duyulmuş, bu konuda T. Ticaret Yasasının 27. maddesinde 24.6.1995 tarih, 559 sayılı Yasa Hükmünde Kararname ile değişiklik yapılarak ticaret sicili memurunun hukuki durumu, atanma usulü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetim yetkisi ve sicil memurunun yükümlülükleri hakkında hükümler sevk edilmiş, söz konusu maddenin hükmünün ikinci fıkrası hükmü ile ticaret sicili memuru ve yardımcıları ile diğer personelinin, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı devlet memuru gibi cezalandırılacağı kabul edilerek sorumluluk alanı göreceli olarak genişletilmiştir. Kişinin hukuki durumuna birtakım cezai sonuçlar bağlayan bu kural bir ceza hükmüdür.Diğer taraftan, TCY.nın 38. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, suç ve cezalar ancak yasayla konulabilir. Her ne kadar Anayasanın 91. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlar Kuruluna yasa hükmünde kararname çıkartma yetkisi verebilirse de, sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasal haklar ve ödevler yasa hükmünde kararname ile düzenlenemez. Anayasanın, suç ve cezaların ancak yasa ile konulabileceğini öngören 38. maddesi de ikinci kısmın ikinci bölümünde yer aldığından yasa hükmünde kararnameyle bu hususta düzenleme yapılamaz.Suç ve cezanın ancak yasa ile korunabileceği, yasa çıkartma yetkisinin Anayasanın 6. ve 7. maddeleri uyarınca münhasıran Türkiye Büyük Millet Meclisine ait bulunduğu ve hiçbir organın Anayasadan kaynağını almayan bir yetkiyi kullanamayacağı göz önüne alındığında, Bakanlar Kurulunun yasa hükmünde kararname ile ticaret sicili memur ve yardımcıları ile diğer personelinin görevleriyle ilgili suçlardan dolayı devlet memuru gibi cezalandırılacaklarına dair ve ceza hükmü niteliğinde düzenleme yapması yasal olarak mümkün değildir.Bu açıklamalar karşısında, ticaret sicili memurunun yokluğunda, usulsüz tescil işlemini yapan sicil memuru yardımcısı sanığın memur gibi cezalandırılamayacağı ve dolayısıyla cezalandırılabilirle şartının gerçekleşmediği gözetilmeden yazılı şekilde hükümlülük kararı verilmesi,2- Kabule göre de;Para cezaları belirlenirken hükümden sonra yürürlüğe giren ve TCY.nın 30. maddesini değiştiren 4806 sayılı Yasanın 1. maddesi hükmünün gözetilmesi zorunluluğu,Bozmayı gerektirmiş ve sanık Yaşar müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükmün (BOZULMASINA), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 23.3.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.