Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2173 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 25232 - Esas Yıl 2015





########################################Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 05/02/2015 tarihli ve 2015/1338-17 soruşturma, 2015/959 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, Tarsus Sulh Ceza Hakimliğinin 01/04/2015 tarihli ve 2015/684 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/09/2015 gün ve 256951 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:İstem yazısında; “Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 14/11/2007 tarihli ve 2007/9636 esas, 2007/9375 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Kanun'un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun'un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun'un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun'un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun'un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar ışığında, suç tarihinde müştekiye karşı hakaret ve tehdit ettiklerinden bahisle haklarında soruşturma yürütülen şüpheliler hakkında dinlenen tanıkların tarafsız tanık olmadıklarından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, müştekinin beyanının akrabalık bağı olmadığı anlaşılan tanık ... ile kardeşi olan tanık ... beyanları ile doğrulanması karşısında, mevcut delillerin kamu davası açılması için yeterli olduğu, mahkemesince iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında toplanacak diğer delillerin birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay: Tehdit ve hakaret suçlarından şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma sonucunda, Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığının 05/02/2015 tarihli kararıyla, soyut iddia dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, müşteki ... vekilinin karara süresinde itirazı üzerine, Tarsus Sulh Ceza Hakimliğinin 01/04/2015 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müşteki vekilinin eksik soruşturma yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Şüpheliler ... ve ... hakkında verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karara, müşteki vekili tarafından eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle yapılan itirazın reddine dair merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.Aynı Kanun'un 6545 sayılı Kanun’la değişik “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise;“(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir. (4) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.İncelenen dosyada, müşteki ... emniyette vermiş olduğu ifadesinde, 01.02.2015 tarihinde cenaze evinde bulunduğu sırada, aralarında husumet bulunan kardeşi ... ile oğlu ...'in cep telefonu ile arayarak kendisini ölümle tehdit edip hakaret ettiklerini, telefonun sesini dışarı verdiği için yanında bulunan tanıklar ... ve ...'ın konuşulanları duyduğunu ifade ederek şüphelilerden şikayetçi olduğu, şüpheli ...'in görüşmeyi doğrulayarak karşılıklı hakaret ettiklerini belirttiği, her iki tarafla da yakınlığı bulunan tanıklar ... ve ... ise görüşme sırasında müştekinin yanında olduklarını ve tehdit ve hakaret sözlerini duyduklarını belirttikleri görülmektedir. Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. CMK’nın 170/2. maddesine göre; kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir. İnceleme konusu somut olayda; tanıklar ... ve ...'ın kollukta vermiş oldukları ifadelerinde, telefon görüşmesi sırasında şüphelilerin tehdit ve hakaret sözlerini duyduklarını beyan ettikleri görülmektedir. Şüpheli ... de görüşmeyi doğrulamakta ve karşılıklı hakaret ettiklerini ileri sürmektedir. Dosyada yer alan bu delillerin iddianame düzenlenebilmesi için yeterli şüphe oluşturması karşısında, şüphelilerin eylemlerinin sübut bulup bulmadığının lehlerine ve aleyhlerine toplanacak tüm kanıtların, mahkemece birlikte tartışılıp değerlendirilmesi sonucu belirlenmesi gerekirken, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısına tanınan delilleri takdir yetkisi aşılarak, tanıkların tarafsız olmadıkları gerekçesiyle beyanlarına itibar edilmediği düşüncesine dayanan kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar yerinde görülmediğinden, bu karara yönelik itirazın reddine dair merci kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.IV- Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,1- T... Sulh Ceza Hakimliğinin 01/04/2015 tarihli ve 2015/684 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,2- Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.