Zorlama suçundan şüpheliler Hüseyin ve Abddulah hakkında yapılan soruşturma sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06.09.2005 gün ve 2005/15663 sayılı iddianamenin 5271 sayılı CMK.nun 174. maddesi uyarınca iadesine ilişkin Ankara Onüçüncü Asliye Ceza Mahkemesinin 14.09.2005 gün ve 2005/518 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair (Ankara Altıncı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca verilip kesinleşen 22.09.2005 gün ve 2005/367 D.iş sayılı karar aleyhine Adalet Bakanlığının 27.10.2005 gün ve 45493 sayılı kanun yararına bozma isteğini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 18.11.2005 gün ve 192063 sayılı tebliğname-siyle dava dosyası daireye gönderilmekle incelendi ve gereği görüldü:Tebliğnamede "Tüm dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 174. maddesi gereğince iddianamenin iade edilebilmesi için anılan maddedeki veya aynı Kanun'un 170. maddesindeki unsurları taşımaması gerektiği, mahkemece sanığın eyleminin şartlı tehdit olmayıp 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 308/2. maddesindeki ihkak-ı hak suçunu oluşturduğu, bu suçun da şikâyete tabi suçlardan olması nedeniyle uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği ve bu hüküm uygulanmadan dava açıldığından bahisle iade edilmiş ise de, şüphelinin üzerine atılı suçun vasfını tayin etme yetkisi soruşturma aşamasında C.Savcısına ait olup, yargılama aşamasında suç vasfının uzlaşmaya tabi olarak nitelendirilmesi halinde, uzlaşma hükümlerinin mahkeme tarafından uygulanabileceği ayrıca, 5271 sayılı Kanun'un 174/2. maddesine göre suçun hukuki nitelendirilmesi sebebiyle iddianamenin iade edilemeyeceği gözetilmeksizin itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir" denilmektedir.5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 174/1 maddesinde "Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtmek suretiyle;a)170. maddeye aykırı olarak düzenlenen,b)Suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,c)Önödemeye veya uzlaşmaya tabi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir." hükmü yer almaktadır.Ankara Onüçüncü Asliye Ceza Mahkemesinin 14.09.2005 günlü kararında uygulamanın dayanağını oluşturan yasa maddesi gösterilmemiş ise de içeriğinden, iadenin, soruşturulan suçun uzlaşmaya tabi bulunduğunun dos. yasından açıkça anlaşılması gerekçesine dayandığı belirlenmektedir. Başka bir deyişle asliye ceza mahkemesi iddianameyi 5271 sayılı CMK.nun 174/1-c maddesi gereğince iade etmiştir. Ancak itirazın reddine ilişkin kararın içeriğine göre, itirazı inceleyen Ankara Altıncı Ağır Ceza Mahkemesi, suçun uzlaşma kapsamında bulunup bulunmadığını ve itiraz nedenlerini irdelemenden sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca şüphelilerin eylemlerini 5237 sayılı TCK.nun yürürlüğe giren 01.06.2005 tarihinden önce gerçekleştirmeleri nedeniyle lehe olduğunun belirlenmesi durumunda 765 sayılı TCK.nun uygulanması olanağı bulunmaktadır. Nitekim hem Cumhuriyet savcısı hem hâkim 765 sayılı TCK.nu dayanak almalarına karşın şüphelilerin gerçekleştirdikleri eylemleri farklı nitelendirmişlerdir. Ankara Onüçüncü Asliye Ceza Mahkemesi yargıcının nitelendirmesi doğru kabul edilse dahi YCG Kurulunun 20.11.2001 gün, 2001/263 ve 09.07-2002 gün, 2002/295 sayılı kararlarında belirtildiği üzere resen soruşturulacak ölümle tehdit eylemiyle birlikte gerçekleştirilen kendiliğinden hak alma eylemi, şikâyete tabi olmadığından somut olayda uzlaşma usulünün uygulanması olanağı bulunmayıp şüpheliler hakkında kamu davası açılarak yargılama yapılması gerekmektedir.Konuyu başka bir yönüyle incelediğimizde de aynı sonuca ulaşmak olanaklıdır. Şöyle ki, 5271 sayılı CMK.nun, 225/2 maddesinde "mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir." ve aynı kanunun 254/1 maddesinde "Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tabi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253. maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır." biçimindeki hükümler de iddianamenin iadesine ilişkin karara karşı yapılan itirazın haklı gerekçelerini oluşturacak niteliktedir. Gerçekten de mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra yapacağı yargılama sırasında suçun niteliğinin değişmesi nedeniyle yasal yetkisini kullanarak uzlaşma hükümlerini uygulayabilecektir. Bu nedenle mahkemece iddianamenin kabulü ile yargılamaya geçilmesi yukarıda belirtilen yasal hükümlere ve içtihatlara uygun olacaktır.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yapılan açıklamalar ışığında yerinde görüldüğünden, zorlama suçundan şüpheliler Hüseyin ve Abdullah hakkında Ankara Altıncı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca verilip kesinleşen 22.09.2005 gün ve 2005/367 D.iş sayılı kararın Ceza Mahkemesi kanunun 309. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), sonraki işlemlerin yerinde tamamlanması, 08.02.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.