Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21244 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5250 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Sulh Ceza MahkemesiSUÇ : HakaretHÜKÜM : MahkumiyetYerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;1-Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Yargılamaya konu somut olayda; sanığın "Hukuk Bürosu Yönetim Kurulu Başkanlığına ..." şeklinde yazmış olduğu 3 sayfadan ibaret dilekçesinde katılana yönelik olarak ".... Boşanma davası ile nafaka davasına ayırt edemeyen hukukçunun adalet anlayışı da olmadığı aşikardır, avukat ...'in avukatlık mesleğini icra etmesi sakıncalı değil mi, taraflara bu şekilde hareket etmekle hınç mı alıyor" "Av. ... gerekçeli kararın gecikmesini fırsat bilerek para tahsil etmiş, tahsil etmiş olduğu tahsilatı nafaka sahibine vermeyip zimmetine alıkoymuştur, ayrıca avukatlık nüfusunu kullanarak adaleti kendi çıkarı için uygulamıştır, beni mutlu yuvama hizip sokarak beni yuvamdan, eşimden, işimden etmiştir." şeklinde yönelttiği sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, şikayet ve iddia kapsamında kaldığı ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi,2-Kabule göre de;a-TCK’da hapis cezası ile adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak öngörüldüğü hallerde, TCK'nın 61. maddesinde öngörülen ölçütlere göre somut olay irdelenip, aynı Kanunun 3. maddesindeki fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur ilkeside gözetilerek, seçenekli yaptırımlardan hangisinin seçildiğinin gösterilmesi sonra da alt ve üst sınırlar arasında temel cezanın belirlenmesi gerekir.Her ne kadar TCK'nın 125. maddesinin 3. fıkrasından hapis cezasının alt sınırının bir yıldan az olamayacağı düzenlenmiş ise de, bu düzenlemenin temel cezanın adli para cezası olarak seçilmesine engel olmayacağı, ancak adli para cezası tercih edilmesi halinde suç tarihi TCK'nın 61/9. maddesine ek yapan 06/12/2006 tarih ve 5560 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 19/12/2006 tarihinden sonra ise gün biriminin alt sınırının 365 günden az olamacağı dikkate alınarak, temel cezanın belirlenmesi gerekirken, yukarıda açıklanan ilkelere aykırı biçimde yetersiz gerekçeyle hapis cezasının tercih edilmesi, b-Daha önce hapis cezasına mahkûmiyeti bulunmayan ve suç tarihinde altmışbeş yaşını bitirdiği anlaşılan sanık hakkında seçimlik cezalardan tercih edilen 10 ay kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca, aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi,Kanuna aykırı ve sanık ...’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.