Tebliğname No : 4 - 2011/57264MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Sulh Ceza MahkemesiTARİHİ : 12/10/2010NUMARASI : 2010/754 (E) ve 2010/1142 (K)SUÇ : HakaretYerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı üzerindeki hakları olup, bu suçun oluşabilmesi için fiilin, gerçek bir kişinin belirtilen kişilik haklarını rencide edecek şekilde işlenmesi gerekmektedir. Hakaret suçu, Anayasanın 24 ila 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade hürriyetini düzenleyen 10/2. maddesinde, bu hakkın sınırlanmasında gözetilebilecek meşru nedenler arasında yargı erkinin üstünlüğünün (otoritesinin) ya da tarafsızlığının sağlanması da sayılmış, hükmün uygulanması ve kapsamı mahkeme içtihatlarıyla belirlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), içtihatlarında Sözleşme bağlamında ulusalüstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu (AİHM Busuioç-Moldova kararı, 2004, prg. 64), bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini (bkz; AİHM Steur-Hollanda kararı, 2003, prg. 39) belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmektedir (bkz; AİHM Hriko- Slovakya kararı, 2004, prg. 40, 45; Jeruselam-Avusturya kararı, 2001, prg. 44; Sokolovvski-Polonya kararı, 2005, prg. 47; Paturel- Fransa kararı, 2005, prg. 37; Harris/Boyle/Bates/Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Ankara 2013, sy.518-520),İncelenen dosyada; daha önce Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti suçundan yargılanan sanığın duruşma savcısının mahkumiyetine karar verilmesi yönünde mütalaa vermesi üzerine, mahkemeye sunduğu, 15/02/2010 tarihli dilekçesindeki; "Savcılık mütalaası doğru olmadığı gibi araştırmadan, hukuktan ve adaletten hümanist anlayıştan halkımızın deyimi ile insaf ve merhametten yoksun, kendi içinde çelişkili soyut bir iddiadır. Seni sana ve Allaha havale ediyorum, siz hala savcılık makamı olarak nasıl mütalaanıza yalan beyanları gerekçe alıyorsunuz, siz de vicdan merhamet yok mu? Ya yazık günahtır, sen yıllarını vermiş savcısın, o kadar dosya elinden geçti, bana karşı bu duyarsızlığın ve ön yargın neden. Ben sizi tanımam. Siz beni tanımazsınız. Tunceli doğumlu olmam mı sizi rahatsız etti de bana hakkımı vermiyorsunuz. Sayın savcımız ceza yargılamasından habersizdir. Sen de savcılık makamı olarak dosyaya baksaydın suç atanları saptardınız. Benim beraatimi isterdiniz. Bir hukukçuya alınganlık yakışmaz. O makamda Allah adına devlet adına oturuyorsunuz. Attığınız her adım söyleyeceğiniz her cümle ve yazı o makamla uyumlu olmalıdır." şeklindeki sözleri, yargı otoritesini sarsma veya tarafsızlığını bertaraf etme ya da muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide etme maksadıyla söylenmeyip, sanığın uğradığını düşündüğü haksızlığı dile getirme ve eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi,Kanuna aykırı ve sanık A.. A..'in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.