Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede ;1- Yargılama ve olayın kanıtlanmasına ilişkin gerekçe: Sanığa yükletilen yasak silah taşıma eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; Hukuksal tanı: Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Yasada öngörülen suç tipine uyduğu,Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.Ancak,TCY.nın 53. maddesi uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan sanık hakkındaki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkisi açısından getirilen kısıtlamaların aynı Yasanın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverilme tarihine kadar geçerli olacağı gözetilmeden, sanığın bu hakları ve yetkileri kullanmaktan da cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi,Yasaya aykırı, sanık Servet Erol müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye uygun olarak, TCY.nın 53/1. maddesinin (c) bendinde sayılan hak yoksunluklarının koşullu salıvermeye; hükmolunan diğer hak yoksunluklarının ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar uygulanmasına, biçiminde DÜZELTİLMEK ve başkaca yönleri Yasaya uygun bulunan hükmün, bu bağlamda ONANMAK suretiyle 5320 sayılı Yasanın 8/1.madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CYY.nın 322.maddesi uyarınca davanın esasına, 2- Silahla tehdit, korku ve panik yaratacak tarzda silahla ateş etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak; a) Sanığın, mağdur C……. D…….'in işyerine gelerek, mağdura "çık dışarı" diye bağırıp, tabanca ile havaya ve işyerine doğru yaklaşık on el ateş etme eylemlerinden dolayı, TCY.nın "fikri içtima"yı düzenlenen 44. maddesi gereğince, en ağır cezayı gerektiren "silahla tehdit" suçundan hüküm kurulmasıyla yetinilmesi gerekirken, ayrıca "korku ve panik yaratacak tarzda silahla ateş etme" suçundan da hükümlülük kararı verilmesi,b) Sanığın soruşturma evresindeki savunmalarında, polislerin kendisini yere yatırıp tekme ve copla vurarak dişlerini kırdıklarını belirtmesi ve Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünün 01.05.2006 tarihli raporunda da sanığın "sağ alt 6-8 nolu dişlerde vestibül kırık, sol üst 4-5 nolu dişler kırık, sağ üst 4-5-7 nolu dişlerde palatinal kırık, sol alt 2 nolu diş insizalden kırık" olduğunun açıklanması karşısında, olayda görevlilerin haksız bir davranışı olup olmadığı hususu tartışılıp, sonucuna göre sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,c) TCY.nın 53. maddesi uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan sanık hakkındaki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkisi açısından getirilen kısıtlamaların aynı Yasanın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverilme tarihine kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,d) Sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılmaması,Yasaya aykırı ve sanık S…….. E…… müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CYY.nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.