Tebliğname No : 2 - 2011/407652MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Sulh Ceza MahkemesiTARİHİ : 22/03/2011NUMARASI : 2010/2826 (E) ve 2011/307 (K)SUÇ : HakaretYerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;1-Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı üzerindeki hakları olup, bu suçun oluşabilmesi için fiilin, gerçek bir kişinin belirtilen kişilik haklarını rencide edecek şekilde işlenmesi gerekmektedir. Hakaret suçu, Anayasanın 24 ilan 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade hürriyetini düzenleyen 10/2. maddesinde, bu hakkın sınırlanmasında gözetilebilecek meşru nedenler arasında yargı erkinin üstünlüğünün (otoritesinin) ya da tarafsızlığının sağlanması da sayılmış, hükmün uygulanması ve kapsamı mahkeme içtihatlarıyla belirlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), içtihatlarında Sözleşme bağlamında ulusalüstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu (AİHM Busuioç-Moldova kararı, 2004, prg. 64), bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini (bkz; AİHM Steur-Hollanda kararı, 2003, prg. 39) belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmektedir (bkz; AİHM Hriko- Slovakya kararı, 2004, prg. 40, 45; Jeruselam-Avusturya kararı, 2001, prg. 44; Sokolowski-Polonya kararı, 2005, prg. 47; Paturel-Fransa kararı, 2005, prg. 37; Harris/Boyle/Bates/Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Ankara 2013, sy.518-520).Öte yandan sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için kullanılan ifadeler eleştiri amacına uygun ve bu amacı açıklamak için zorunlu olmalıdır. Eğer amaç ve zorunluluk sınırı aşılmış ve ifade edilme şekli ve mahiyeti itibariyle hakaretamiz, küçültücü nitelikte ise eleştiri hukuka aykırıdır. Eleştiri hakkı değerlendirirken eleştirinin yapıldığı yer, zaman, fiilin ve mağdurun konumu ile eleştiri için kullanılan vasıta dikkate alınmalıdır. Nitekim bu ölçütleri uygulayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, önüne gelen bir davada "hiciv" yoluyla yapılan çıkışları cezalandırmanın demokratik toplumların olmazsa olmazı olan genel nitelikteki tartışmalarda caydırıcı bir etki doğurma ihtimali olduğunu ve kamu yetkilililerinin cezalandırma yoluna başvurmalarının hedeflenen amaç ile orantılı olmadığına, demokratik bir toplumda gerekli olmadığına karar vermiştir (Eon-Fransa kararı,2013,prg.61-62)İncelenen dosyada, sanığın, Hrant Dink'in 19 Ocak 2007 tarihinde oldürülmesi sonrasında çeşitli toplantı ve yürüyüşler düzenlenmesi ve bunlara iştirak eden katılanın belirli bir politik tavır sergilemesi üzerine 23.01.2007 tarihinde katılanın elektronik posta adresine gönderdiği iletide ona hitaben yazdığı sözlerinin katılanın onur-şeref ve saygınlığını rencide etme maksadıyla söylenmeyip, politik eleştiri, hiciv niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde olmayan gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi,2-Kabule göre de;a-Tehdit suçunda maddi zarar oluşmaması, manevi zararın ve adli sicil kaydında yer alan taksirli suça ilişkin ilamın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel teşkil etmemesi karşısında, şikayetin devam ettiği biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile CMK'nın 231/5. maddesinin uygulanmaması,b-Gün para cezasının hesaplanmasında uygulama maddesinin gösterilmemesi,c-Hakaret suçundan kurulan hükümde doğrudan TCK'nın 125/3b maddesinin uygulanması yerine, önce TCK'nın 125/1 maddesinin uygulanmasının ardından TCK'nın 125/3b maddesinin uygulanması,Kanuna aykırı ve sanık E. U.'ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 21.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.