Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12928 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13735 - Esas Yıl 2016





Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, Seydişehir Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.11.2011 gün ve 2011/164 esas, 2011/226 karar sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 08.02.2016 gün ve 2013/33834 esas, 2016/1918 sayılı kararıyla;"Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak;Sanık ...'in, diğer sanık ...'ın yolunu keserek Burhan'ın kardeşi olan ''Canan'ı kendisi ile evlendirmedikleri takdirde organlarını satacağını, onu geneleve satacağını, başkasına yar etmeyeceğini ve onun kanını içeceğini'' söyleyerek Burhan’ı tehdit ettiği, Burhan'ın da Yasin'e karşı “ben de senin kanını içerim” şeklindeki sözlerle karşılık vermesi biçiminde gerçekleşen olayda, sanık ...'ın eyleminin, kendisine yönelmiş gerçekleştirileceği söylenen muhtemel haksız saldırı tehlikesinin giderilmesi ve defedilmesine yönelik olarak o anda saldırı tehlikesiyle orantılı biçimde ve haksız suç eylemini def zorunluluğu altında gerçekleştirilmesi nedeniyle TCK'nın 25/1. maddesi uyarınca meşru savunma hali kapsamında kaldığı gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması,Kanuna aykırı, sanık ...'ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, karar verilmiştir.I- İTİRAZ NEDENLERİYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/06/2016 gün ve 2012/57494 sayılı yazısı ile;İTİRAZ NEDENLERİ :İtiraza konu uyuşmazlık müşteki sanık ...'ın kendisine yönelik tehdit suçu işlenmesi üzerine müşteki sanık ...'e karşı “ben de senin kanını içerim” şeklindeki sözlerle karşılık vermesi üzerine sanığın eyleminin TCK 25 maddesinde yazılı meşru savunma kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkindir.Meşru savunma, gerek 765 sayılı Kanunun 49/2. maddesinde, gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 25. maddesinde bir "hukuka uygunluk nedeni" olarak düzenlenmiştir. Meşru savunmanın şartlarına ilişkin olarak 765 ve 5237 sayılı Kanunlar arasındaki en önemli fark, "meşru savunma yoluyla korunan hakkın niteliğine" ilişkindir. Bunun dışındaki şartlar açısından her iki düzenleme ile yerleşik uygulamalar arasında ciddi bir fark bulunmamaktadır.765 sayılı TCK'nun 49/2. maddesindeki düzenleme; "Gerek kendisinin, gerek başkasının nefsine veya ırzına vuku bulan haksız bir taarruzu filhal def’i zaruretinin bâis olduğu mecburiyetle işlenilen fiillerden dolayı faile ceza verilmez" şeklinde olup, anılan düzenleme ile meşru savunmanın, kişinin kendisinin veya başkasının sadece nefsine veya ırzına yönelik saldırılarda söz konusu olabileceği hüküm altına alınmıştır. Uygulamada en geniş yorumla maddenin "diğer kişilik haklarına yönelik saldırılarda" dahi uygulanabileceği kabul edilmiş ise de, mal varlığına yönelik saldırıları önlemek maksadıyla işlenen fiiller bu kapsamda değerlendirilmemiştir. Buna karşılık, 5237 sayılı TCK'nun 25/1. maddesinde; "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez" şeklinde daha geniş bir hükme yer verilmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru müdafaanın kabulü için saldırının "korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; 765 sayılı TCK’nun 49/2 ve 5237 sayılı TCK’nun 25/1. maddelerinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle de eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.1- Saldırıya ilişkin şartlar: a) Bir saldırı bulunmalıdır. b) Bu saldırı haksız olmalıdır. c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.d) Saldırı ile savunma eşzamanlı bulunmalıdır. 2- Savunmaya ilişkin şartlar:a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkanının bulunmamasıdır.b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır. Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.Bu açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, müşteki sanık ... ile Canan Erdoğan'ın belli bir süre nişanlı kaldıktan sonra ayrıldıkları, Canan'ın başkası ile evlenmesini istemeyen müşteki sanık ...'in, Canan'a gelen görücüleri caydırma amaçlı haraketlerde bulunduğu ve Canan Erdoğan'ın abisi olan müşteki sanık ...'ın olay tarihinde yolunu keserek " kardeşin Canan'ı bana vermediniz, kendime alamasamda organlarını satarım, genel eve satarım, başkasına yar etmem, senin kanını içerim " dediği ve arabasının camından seslenerek tehditte bulunduğu; bu duruma karşılık olarak müşteki sanık ...'ında, ...'e hitaben " ben de senin kanını içerim " diyerek tehditte bulunduğu şeklinde gerçekleşen eylemlerde, ./..-3-Müşteki sanık ...'in nişanlısı olan Canan ile ilişkisi bozularak ayrıldıkları ve müşteki sanık ...'in eski nişanlısının bir başkasıyla evlenmek üzere olduğunu öğrenmesi üzerine, Bu durumu engellemek amacıyla yolda karşılaştığı eski nışanlısının ağabeyi olan müşteki sanık ...'a yönelik söylediği sözlerin, tehdit suçu oluşturduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Nitekim Yüksek Dairece sanık ... hakkında tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararı onanmıştır.Bunun dışında diğer müşteki sanık ...'ın sanık ...'e yönelik " ben de senin kanını içerim " şeklinde sarf ettiği sözlerin, sanığın, niyeti , fiilin icra tarzı ruh haline göne, ciddi ve muhakkak nitelikte bir saldırının söz konusu olmadığı, ancak sanık ...'ın kendisine yönelik sözler sonrasındaki öfke ve kin duygusunun tatmin etmek amacıyla hareket ederek tehditte bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin, meşru savunma sınırları içinde olmayıp TCK 29. maddesinde yazılı haksız tahrik niteliğinde bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Maddi olayda, müşteki sanık ...'ın kendisine yönelik tehdit sonrasında, TCK'nın 25. maddesinde yazılı ve yasanın aradığı "derhal o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu" koşulu da bulunmamaktadır. Sanık ...'in; sanık ...'ın kızkardeşine yönelmiş "tehlike" doğuran muhakkak bir saldırısı da söz konusu değildir. Burada meşru savunma halini kabul ettiğimiz takdirde insanlar sözlü olarak yapılan tüm saldırılarda kendileri ihkak-ı hak yoluna başvuracaklar bu durumda hukuk düzeninin tesisi zorlaşacaktır. Herkes aklına gelen şekilde hakaret edebileceği ve bu durumun kamu düzeninin bozulmasına yol açacağı gözden kaçırılmamalıdır.Bu itibarla, Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/02/2016 gün ve 2013/33834 Esas, 2016/1918 Karar sayılı ve müşteki sanık ... hakkında Seydişehir Asliye Ceza Mahkemesinin 15/11/2011 tarih ve 2011/164 Esas ve 2011/226 Karar sayılı ilamıyla, TCK 106/1-1. 29, 62 md 1 Ay 7 Gün Hapis cezalandırılmasına ilişkin kararın eylemin TCK 25 maddesi kapsamında kaldığına yönelik bozma kararının kaldırılarak yerel mahkemesince verilen hükmün onanması istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,1- İtirazımızın KABULÜNE,2- Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/02/2016 gün ve 2013/33834 Esas, 2016/1918 Karar sayılı ve müşteki ... hakkında verilen bozma kararının KALDIRILMASINA,3- Seydişehir Asliye Ceza Mahkemesinin 15/11/2011 tarih ve 2011/164 Esas ve 2011/226 Karar sayılı ilamıyla, TCK 106/1-1. 29, 62 md 1 Ay 7 Gün Hapis cezalandırılmasına ilişkin kararın ONANMASINA,4- İtirazımız yerinde görülmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi itirazen arz ve talep olunur." isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:II- İTİRAZIN KAPSAMIİtiraz, tehdit suçundan sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının bozulmasına dair, Dairemizin 08.02.2016 tarihli kararına ilişkindir.III- KARARYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNEDairemizce verilen 08.02.2016 gün ve 2013/33834 esas, 2016/1918 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, Seydişehir Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.11.2011 gün ve 2011/164 esas, 2011/226 karar sayılı hükün yeniden incelenmesi sonucu:Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanığa yütletilen tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,Anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, itiraz yazısına uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 29/09 /2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.