MAHKEMESİ : Karasu Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/05/2013NUMARASI : 2012/450-2013/388Davacı M.. T.. vekili Avukat E. A..tarafından, davalı S.. M.. aleyhine 13/06/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/05/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Karasu ilçesinde muhasebeci olduğunu, davalının da esnaf olup aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ilçe başkan yardımcısı olduğunu, basına bir açıklama yaptığını içeriğinde kendisinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Davalı, davacının ilçenin Cumhuriyet Halk Partisinin kurucu başkanı olduğunu, yerel bir gazetede köşe yazarlığı yaptığını ve sürekli AKP'yi hedef alan yazılar yazdığını, dava konusu açıklamayı davacının yazılarına karşılık cevap olarak yaptığını, davacının kişilik haklarına bir saldırıda bulunmadığını davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davacıya hitaben söylenen “...her lafa verilecek cevabımız var lakin bir lafa bakarız laf mı diye, bir de söyleyene bakarız adam mı diye...” sözlerinin davacının mali müşavirlik yaptığı ilçede insanların kendisine olan güven duygusunu sarsacak nitelikte olması nedeniyle istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.Anayasamızın 25. maddesi uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. AİHS nin 10. maddesinde “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir....” hükmü bulunmaktadır.AİHM'si 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru nolu kararında “ İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan « bilgi » ya da « düşünceler » için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, « demokratik toplumun » onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,...” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 başvuru nolu ve 16354/06 başvuru nolu kararlarında da tekrar etmiştir.Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, tarafların Karasu ilçesinde yaşadıkları farklı siyasi partilere üye oldukları anlaşılmaktadır. Davacı aynı zamanda yerel bir gazetede köşe yazarıdır. Köşesinde davalının üyesi olduğu parti ile ilgili eleştirilerini dile getirmiş, davalı da üyesi olduğu partiye yönelik davacının eleştirilerine karşılık bir basın açıklaması yapmıştır.Şu durumda, davacının bir gazeteci olarak köşesinde kaleme aldığı konulara yönelik davalının da bir basın açıklaması ile cevap verdiği, basın açıklaması içeriğinde ifade ve düşünce özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı, kişisel değer yargısı niteliğindeki ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde kabul edilemeyeceği, yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, yer yer incitici sayılabilecek beyanların ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği, dava konusu olayda ifade özgürlüğüne sınırlama getirmek için meşru bir amaç ve demokratik toplum yönünden bir gereklilik bulunmadığı sonucuna varılmış olup davanın tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.