MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 08/05/2013NUMARASI : 2012/338-2013/265Davacı A.. D.. vekili Avukat G. E..tarafından, davalı F.. P.. aleyhine 08/06/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/05/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, muris T. P..'ın sahibi olduğu .. Kitap Evinin işletme müdürü olduğunu, T. P..'ın eş ve çocuksuz olarak vefat etmesi üzerine murisin akrabası olan davalının tek mirascı olarak kaldığını, T.P..'ın vefatından önce davalının murisi akıl hastası olduğu gerekçesiyle vesayet altına almak istediğini ve kendisinin de bu süreçte murisin yanında yer alması nedeniyle davalının kendisine karşı husumet beslediğini, murise ait evin kapısının mahkemece mühürlenmesine ve davalının da bu durumu bilmesine rağmen davalının kendisi hakkında mühür bozma suçundan şikayetçi olduğunu, suçlamayı haklı gösterecek herhangi bir emare bulunmadığını, hakkında takipsizlik kararı verildiğini, şikayetin haksız olduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı ise, yasal şikayet hakkını kullandığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının şikayetinin haksız olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda, muris T. P..'ın tüm malvarlığını vasiyetname ile bağışlaması üzerine terekenin tasfiyesi ve vasiyetnamenin yerine getirilmesi için görülen dava sırasında murise ait evin kapısının 10/01/2012 tarihinde mahkemece mühürlendiği, 03/02/2012 tarihinde de mahkemece mühür fek edilerek eşyalara ilişkin değer tespiti yapıldığı ve evin anahtarının vasiyeti yerine getirme görevlisine teslim edildiği, vasiyeti yerine getirme görevlisinin de bahse konu evi kiralamak için evin penceresine ilan astığı ve ilan metninin altına davacıya ait telefon numarasını eklediği, bunu gören davalının ise 14/03/2012 tarihli vekili aracılığıyla verdiği şikayet dilekçesi ile davacının tereke dosyasında mahkeme heyeti tarafından mühürlünün evin kapısındaki mührü bozduğunu belirterek davacı hakkında şikayetçi olduğu, davalının murise ait evin camında kiralık ilanını görmesi üzerine şikayette bulunduğu, davacının isteminin haksız şikayete dayalı olduğu gözetildiğinde davalının sırf zararlandırma kastının bulunmadığı, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.