MAHKEMESİ : Bakırköy 7. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/03/2013NUMARASI : 2010/61-2013/126Davacı B.. P.. vekili Avukat H.G.. tarafından, davalılar ... Gazecilik A.Ş. vd. aleyhine 09/02/2010 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Milliyet Gazetesi'nin 09/02/2009 tarihli nüshasının 11. sayfasında davalı N.. Ş..'in kaleme aldığı ''Emniyet'ten İki İlginç Şema'' başlıklı yazıda B.. P..'nin kısaltması yazılarak davacı partinin isminin Hrant Dink ve Ergenekon ile ilişkilendirilmeye çalışıldığını, yayında şemaların emniyet istihbaratına dayandığının iddia edildiği, haberin partinin kamuoyundaki itibarını ve saygınlığını zedelemeye yönelik ve siyasi maksatlı olduğunu beyan ederek manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.Davalılar, davaya konu köşe yazısının hukuka uygunluk kriterlerinin tümünü haiz olduğundan manevi tazminat talep etme koşullarının gerçekleşmediğini, davanın konusunu oluşturan şemaların varlığının daha önce de yazılı ve görsel basında yer alarak alenileştiğini, henüz resmi olarak doğrulanmamış iddialar olduğunun okuyucuya aktarıldığını, yazının alenileşmiş bir haberin yeniden ve kapsamlı bir biçimde kamuoyuna aktarımından ibaret olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, kamuoyunda Ergenekon ve Dink cinayeti olarak bilinen davalarda davacı hakkında bir soruşturma bulunmadığı, şema ile Dink davasında sanık ve bağlantılı kişilerle ilişkilendirildiği, emniyet birimlerinde böyle bir şemanın bulunmadığının bildirildiği, hakkında soruşturma olmayan bir kısım kişilerin çıkarılması ve isminin kısaltılması şeklindeki uygulamadan davacının yararlandırılmadığı, şeklindeki gerekçe ile davacı partinin kişilk haklarının ihlal edildiği kabul edilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Borçlar Yasası’nın 49. maddesi gereğince kişisel çıkarları zarara uğrayan kişi manevi tazminat isteyebilir. Medeni Yasa’nın 24. maddesine göre ise, kişisel çıkarları haksız saldırıya uğrayan kişi ancak yasanın öngördüğü durumlarda manevi tazminat isteyebilir. Kişilik haklarının konusu, hukuk düzenince korunan kişisel değerlerin tamamıdır. Kişiliğe yapılmış bir saldırıdan söz edilebilmesi için, kişilik değerlerine ilişkin saldırının haksız olması gerekir. Kural olarak yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel bir haberin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar ve basın sorumlu tutulamaz. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Yasası'nın 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olayda, dava konusu şemanın Dink ailesine de ulaştırıldığı, yazılı ve görsel basında daha önce de yer aldığı, ilk şemanın bir örneğinin ceza dosyasına da sunulduğu, şemaların iddiadan ibaret olduğunun açıkça belirtildiği anlaşılmaktadır. Haberin güncel bir konuya ilişkin olup yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu, konunun önemi ve değeri göz önünde tutulduğunda düşünsel bağlılığın da korunduğu sonucuna varılmaktadır. Şu durumda, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, davalılar yönünden de hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve böylece davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir.Mahkemece istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bir bölümünün kabul edilmiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.