MAHKEMESİ : Kumluca 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 08/04/2013NUMARASI : 2011/394-2013/210Davacı Y.. A.. vekili Avukat... tarafından, davalı E.. A.. aleyhine 11/08/2011 gününde verilen dilekçe ile hakaret nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/04/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, hakaret nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı Çavuşköy Belediyesi Başkanı olduğunu, davalının da Çavuşköy'de yaşadığını, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yapılan değişiklik ile davalıya ait arsanın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, davalının belediyeye hitaben verdiği dilekçede kendisinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde beyanlarda bulunduğunu bildirerek manevi tazminat ödetilmesini istemiştir.Davalı, dilekçesinde, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir beyanda bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının kesin bir kanıtı olmamasına rağmen davacının haksız çıkar ilişkileri içinde olduğu yönünde isnatlarda bulunması nedeni ile eleştiri sınırlarının aşıldığı ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun kabulü ile manevi tazminat isteminin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir. Dosya arasındaki bilgi belgelerden, davalının maliki bulunduğu arsanın gerek bakanlığın gerekse belediyenin yaptığı imar planları ile birden fazla kez imar durumunun değiştiği, en son olarak kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeni ile üzerindeki ev hakkında yıkım kararı alındığı, davalının davacının başkanı olduğu belediyeye hitaben yazdığı dilekçesinde, hakkında yıkım kararı alınan evinin bulunduğu arsanın kıyı kenar çizgisi içinde kalmadığı yönünde mahkeme kararları bulunduğu, mahkeme kararlarına idarenin uymak zorunda olduğu, bunun Anayasal bir ödev olup bu yöndeki itirazlarının geçiştirilemeyeceği, kendisine yardımcı olunmasını istediği, dilekçesinin altına da “umarım yapılan yolsuzlukların belgelerini rüşvetli suçlar kapsamında değerlendirilmek üzere Adalet Bakanlığına göndermek zorunda kalmam” biçimindeki cümleyi yazdığı, bu cümle nedeni ile davalı hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan kamu davası açıldığı, yargılama sonunda, söz konusu cümle nedeni ile eleştiri sınırlarının aşıldığı, iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamına da girmediği hakaret niteliğinde bulunduğu kabul edilerek mahkumiyetine ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmüştür.6098 sayılı Borçlar Yasası'nın 74. maddesi gereğince ceza mahkemesinin beraat kararı, hukuk hâkimi yönünden bağlayıcı değilse de ceza mahkemesince belirlenecek maddi olgular hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcıdır. Ne var ki davalı hakkında, Kumluca Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2010/2659 Esas 2011/326 Karar sayılı dosyalarında yapılan yargılama sonunda hakaret suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder nitelikte bir hüküm olmadığından hukuk hâkimi yönünden de ortada bağlayıcı nitelikte bir ceza mahkemesi kararı bulunmamaktadır. Mahkemece delillerin serbestçe toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gereklidir.Anayasamızın 25. maddesi uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. AİHS'nin 10. maddesinde “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir....” hükmü bulunmaktadır. İfade özgürlüğü, sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan « bilgi » ya da « düşünceler » için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerlidir.Şu durumda, mahkemece davacıya yönelik hakaret olarak kabul edilen ifadelerin davalının kişisel değer yargısı niteliğindeki görüşleri olduğu, ifade ve düşünce özgürlüğü hakkı kapsamında kalıp rahatsız edici de olsa davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte bulunmadığı anlaşılmakla istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.