Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8870 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 8649 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vdl. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl. aleyhine 20/05/2009 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/02/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan zarardan doğan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar, davalılardan ...'dan alacağının bulunduğunu, davalının borcunu ödemediğini, daha sonra noterde borç senedi imzaladığını, bu senedi de ödemediğini, davalı hakkında icra takibi başlattıklarını, bu sırada davalılar silahla senet imzalatıldığı iddiasıyla şikayette bulunduklarını, silahla yağma suçundan yargılandıklarını ve beraat ettiklerini, davalıların haksız ve yersiz şikayet nedeniyle kişilik haklarının zarara uğratıldığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır Davalılar ise yasal şikayet hakkını kullandıklarını, davanın reddini savunmuşlardır. Yerel mahkemece, davalıların şikayetinin herhangi bir delile dayanmadığı, soyut iddialarla yapılan şikayet nedeniyle davalıların yargılandığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davalıların şikayeti sonucunda davalılar hakkında ... 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde silahla yağma suçundan haklarında dava açılıp yargılandıkları, ancak aralarında eskiye dayalı ticari ilişki bulunduğu, sanıkların cebir ve şiddet ile senet imzalattıkları yönünde delil bulunmadığından beraatlerine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, davacıların davalılar hakkında iftira suçundan şikayette bulundukları, ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/15089 karar numaralı evrakı üzerinden davalılar hakkında takipsizlik kararı verildiği, itiraz edilmeksizin takipsizlik kararının kesinleştiği, bu durumda davalıların sırf davacıları zarara uğratmak kastıyla şikayette bulunduklarının kabul edilemeyeceği, davalıların yasal şikayet haklarını kullandıklarının kabulü gerekir. Şu halde; istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.