Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8610 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9352 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... vd. aleyhine 06/05/2011 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 03/01/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalılar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, davacının .... Cumhuriyet Savcısı olarak görevli iken ...'nın Şubat 2009 tarihli kararnamesi ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın CMK'nın 250 maddesi ile yetkili birimine atandığını, ... C.Başsavcılığı'ndan atanan üç meslektaşından sadece davacının kamuoyunda .... soruşturması olarak adlandırılan soruşturmada görevlendirildiğini, ... Gazetesinde 7 Mayıs 2010 tarihinde; “...den gelen Savcı ...'ı kurtaracakmış'' şeklinde davalı ... tarafından yazı yazıldığını, bu yazı ile davacının kişilik haklarına saldırı da bulunulduğunu belirterek, uğradığı manevi zararın davalılara ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalılar ise bahse konu yayın ile davacının şahsının hedef alınmadığı bu nedenle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı ve haberin objektif ve oluşa uygun olduğunu beyanla, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, dava konusu yazının bütünü değerlendirildiğinde okuyucuda açıkça ... Adliyesinden ... Adliyesine tayini yapılan davacının "... Soruşturması" kapsamında sanık olan.....'ı kurtarmak üzere atamasının yapıldığı yönünde kanaat oluşturacağı, bu durumun davacının Cumhuriyet Savcısı olarak mesleğini icra ederken tarafsızlığını yitirdiği yönünde kamuoyu oluşmasına sebep olacağı, bu suretle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu ... Gazetesi'nde 7 Mayıs 2010 tarihinde yayınlanan yazıda "...y'den görevlendirilen savcı ... kurtaracakmış" şeklinde ana başlığı ve ''Yeni atanan o savcı bizden iması'', ''İnşallah Tayin olur da iyi olur'' ve '...'den gelen göreve başladı'' ara başlığı ile verilen haberde, ... ile ... arasında geçen ve kamuoyunda ... Soruşturması olarak bilinen soruşturma dosyasında bulunan telefon görüşme kaydında yer alan konuşmalara ilişkin olduğu, bu telefon görüşmelerinde ... tarafından .... Adliyesinden ... Adliyesine görevlendirilen bir savcının Dalan'ı kurtaracağının ima edildiği şeklinde haber yapıldığı anlaşılmıştır.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olayda, dava konusu haberde bahsedilen telefon görüşme kayıtlarının dava dışı kişiler hakkında yapılan soruşturma dosyasında ve eklerinde bulunduğu anlaşılmıştır. Yazının yayınlandığı tarih itibariyle gerçek ve güncel bir konuya ilişkin olup yayımlanmasında kamu yararı bulunduğu, konunun önemi ve değeri göz önünde tutulduğunda düşünsel bağlılığın da korunduğu, kişilik haklarına saldırı oluşturulabilecek bir yoruma da yer verilmediği sonucuna varılmıştır. Şu durumda, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, davalılar yönünden de hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve böylece davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA,bozma nedenine göre davacının tüm,davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.