Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8402 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13817 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Ankara 22. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/05/2013NUMARASI : 2010/430-2013/220Davacı T.. Ö.. vekili Avukat .. tarafından, davalı B.. Ö.. vd aleyhine 29/09/2010 gününde verilen dilekçeler ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/05/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava ve birleşen dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, asıl davada 31/07/2010 tarihli yazıda, birleşen davada ise 23/07/2010 tarihli yazıda eleştiri sınırının aşıldığını, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalılar ise, davaya konu yazıların tarafların siyasi kişilikleri ile ilgili eleştiriden ibaret olduğunu, ülkede yaşanan siyasi gelişmelerin yorum ve değerlendirilmesine ilişkin olduğunu, manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; yazının içeriğinde bulunan doğrudan ve dolaylı anlatımların davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu, eleştiri sınırının aşıldığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olayda; davacı ve davalının eski milletvekili oldukları, davacının siyaset ile ilişkisinin devam ettiği, davaya konu yazıların içeriğinde davacının siyaset yapma biçiminin eleştirildiği, davaya konu yazılarda kullanılan ifadelerin yazıların özü ile uyumlu olduğu, yayının bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı anlaşılmakla asıl ve birleşen davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.