Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8382 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13671 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 8. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 06/06/2013NUMARASI : 2012/385-2013/343Davacı B.. B.. vekili Avukat ... tarafından, davalılar Taraf Gazetecilik San. Tic. A.Ş. vdl. aleyhine 15/05/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 06/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz olunmuştur.Taraf Gazetesinin 16 Mayıs 2011 günlü sayısında “Balyozcu Paşaya Hükümet Vetosu ve Balyozcu Paşaya Veto geliyor” başlıkları ile verilen dava konusu haberlerde özetle, haber tarihinde adı Balyoz darbe planı olarak bilinen ve soruşturması devam eden dosyada adı geçen Orgeneral B.. B..'nın, hükümet tarafından Meclisten alınan kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi ile TSK personel kanununda değişiklik yapılıp Hava Kuvvetleri Komutanı olarak atanmasının önüne geçilmesinin planlandığı anlatılmıştır.Davacı, dava konusu haberde hakkında gizlilik kararı bulunan soruşturma dosyasından bahsedildiğini, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini darbeci paşa nitelendirilmesi yapılarak toplum önünde küçük düşürülmeye çalışıldığını, basın meslek ilkeleri ile bağdaşmayan gerçeğe aykırı mahiyette olan haber nedeni ile manevi tazminat ödetilmesini istemiştir.Davalılar, haberin tümünün gerçek olduğunu, davacının İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan ve kamuoyunda balyoz darbe planı davası olarak bilinen dosyanın tutuklu sanığı olduğunu, davanın tüm ülke tarafından takip edildiğini, güncel olduğunu, tüm bunlara rağmen davacının tekzip istemini kabul edip tekzip metnini de yayınladıklarını, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, dava konusu haberin, hakkında herhangi bir yargı kararı bulunmayan davacının onur ve saygınlığını rencide eder nitelikte olup haber verme sınırlarının aşılması nedeni ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu türdavaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu haberde anlatılan olaylar, adli nitelikte belgelerden elde edilmiş bilgilerden ibarettir. Esasen taraflar arasında bu konuda ihtilaf bulunmamakta olup davacıda habere konu edilen soruşturma dosyasını ve içeriğini inkar etmemiştir. Ancak davacı, soruşturmanın gizli olduğunu, masumiyet karinesini ihlal eder nitelikte yayın yapılarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia etmiştir. Dava konusu yayın tarihinde, kamu oyunda balyoz darbe planı ismiyle bilinen soruşturma dosyası derdest olup toplumun ilgisini yakından çekmektedir. O tarihte Harp Akademileri Komutanı olan davacı, söz konusu dosyanın şüphelileri arasında yer almakta olup haber tarihinden kısa bir süre sonra da tutuklanmıştır. Hükümetin, TSK personel kanununda değişiklik yapmayı planladığı ve bu kapsamda, terfi sırası gelen ancak balyoz darbe planı davasında ismi geçen davacının terfisinin önüne geçmeyi amaçladığı, biçimindeki yazının haber değeri taşıdığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, dava konusu haberlerin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, adli bir olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte aktarıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.