Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8083 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5691 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Gaziantep 5. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 08/05/2013NUMARASI : 2009/466-2013/223Davacı E.. A.. vekili Avukat .. tarafından, davalı S.. B.. vd aleyhine 04/09/2009 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 08/05/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Davalı S.. B..'na yönelik temyiz itirazları yönünden; Dava, yanlış tedavi sonucu oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, tedavi için gittiği hastanede kendisine yanlış tedavi uygulandığını bu nedenle maddi ve manevi zarara uğradığını iddia ederek uğradığı zararın davalılardan tazminini talep etmiştir.Davalılar, tedavi işlemlerinin tıbbi gerekler doğrultusunda yapıldığını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, Adli Tıp Kurumundan alınan rapor dayanak gösterilerek tedavi de bir hata ya da usulsüzlük olmadığı gerekesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davaya konu zarar, kamu hizmeti niteliğindeki idari faaliyetlerin yürütülmesi sırasında meydana gelmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 2. maddesi hükmünce talep bir tam yargı davası niteliğindedir ve bu davalara bakma görevi idari yargı yerine aittir. 6100 sayılı HMK.114 maddesinde de yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyeti mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilecektir. Bu durumda, mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmesi gerekirken uyuşmazlığın esastan incelenmesi usul ve yasaya uygun değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.2-Davalı U.. Ö..'e yönelik temyiz itirazları yönünden;Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Dosya kapsamından, davalı U.. Ö..’in uzman doktor olarak diğer davalı idareye bağlı Şehitkamil Devlet Hastanesinde görev yaptığı anlaşılmaktadır. Davaya konu eylemi de bu görevi sırasında gerçekleştirmiştir. Şu durumda, davalı yasalar kapsamında idarece kendisine verilen bir hizmeti yürütürken sözkonusu eylem ve işlemleri gerçekleştirdiğinden; davalı hakkında açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddedilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasına girilerek hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş ve kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (1) ve (2) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.