Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7925 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3972 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 01/11/2011 gününde verilen dilekçe ile munzam zararın tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/11/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, idare mahkemesi kararı ile hüküm altına alınan alacağın zamanında tahsil edilememesi nedeniyle meydana gelen zararının tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili; müvekkiline ait taşınmazın 06/03/1993 tarihinde yıkılması sebebi ile .. davalılar aleyhine dava açtıklarını, adı geçen mahkemenin kesinleşen ilamıyla .. TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğini, ilamın 01/11/2011 tarihinde icraya konulduğunu, davalı idarelerin yürütmenin durdurulması talebinin reddine dair 23/05/1996 tarihli idare mahkemesi kararından itibaren 30 gün içinde resen ödemeleri gerekirken, temerrüt sonucu alacağın süresinde tahsil edilmemesi nedeni ile uğramış oldukları zararın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılardan ... vekili; davacının .. açmış olduğu .. esas sayılı tam yargı davası sonucu verilen .. tarihli kararı tebliğinden itibaren ilamlı icraya koyarak alacağını tahsil etme imkanına sahip iken, uzun bir süre sonra .. sayılı dosyasında takip başlattığını, takip sonucu borcun icra dosyasına ödendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davalılardan ... vekili ise; davacının dava konusu ilama dayalı alacağını bugüne değin takip etmediğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Yerel Mahkemece; alacaklının, borçlunun temerrüde düştüğünü ispatla yükümlü olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın temyizen incelenmesi, taraf vekillerince istenmiştir.Uyuşmazlık; idari yargı mercilerinin tam yargı davalarına ilişkin verdikleri ilamlarının genel hükümler dairesinde infaz ve icrası için, anılan ilamların kesinleşmesi ile 2577 sayılı İYUK'un 28/1.maddesindeki 30 günlük sürenin beklenmesi gerekip gerekmediği; dolayısıyla 2577 Sayılı İYUK'un 28/1. maddesi hükmünün eldeki davada uygulanıp uygulanmayacağı, noktasında toplanmaktadır.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)'un 10/06/1994 tarih ve 4001 sayılı Kanun'un 13. maddesiyle değişik ve “Kararların sonuçları” başlığını taşıyan 28. maddesi; “1-Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.2-Tam yargı davaları hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenler genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.3-Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.4-Mahkeme kararlarının (otuz) gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.5-Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.6-Tazminat ve vergi davalarında kararın idareye tebliğinden itibaren infazın gecikmesi sebebiyle idarece kanuni gecikme faizi ödenir.” hükmünü içermektedir.Bu maddenin birinci (1.) bendinin düzenleniş şeklinden anlaşılacağı üzere, .. İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, kararın tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde işlem tesis etmek veya eylemde bulunmak zorunda olduğu belirtilmiş; işlem tesis edilmesi veya eylemde bulunulmasının ön koşulu olarak kararın kesinleşmesi şartına yer verilmemiştir. Ne var ki, anılan maddenin birinci (1.) bendinin ikinci cümlesinde, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, idarece işlem tesis edilmesi, bu kararların kesinleşmesi şartına bağlanmıştır. Belirtilen 28. maddenin birinci (1.) bendi hükmü, idarenin tesis ettiği işlem veya eylemlerine ilişkin olarak idari yargı mercilerince verilen esasa ilişkin iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararları ile ilgili olup, idari yargı mercilerinin tam yargı davalarında verilen kararlarını kapsamaz. Ayrıca 28. maddenin ikinci (2.) bendinde ise, tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler uyarınca infaz ve icra olunacağı belirtilmektedir.Görüldüğü üzere, İYUK'da idari yargı mercilerinin tam yargı davalarında verilen kararlarının infazı ve icrası için açık bir hükme yer verilmemiş, genel hükümlere atıf yapılmakla yetinilmiştir.Genel olarak ilamların icrasına da değinmek gerekir ise 6100 Sayılı HMK 'nın 367. maddesinin 2. fıkrasında kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.Anılan madde hükmüne göre, taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklarla ilgili ilamlar ile aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra olunamaz. Öyleyse, madde hükmünde belirtilenler dışında kalan ve tazminat niteliğindeki para alacakları ile ferilerini konu alan ilamların icrası için, kesinleşmeleri şartı aranmaz.Sonuç olarak; idari yargıda tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içeren para alacağına ilişkin ilamların icra takibine konu yapılabilmesi için kesinleşmeleri gerekmediği gibi, İYUK'un 28/1. maddesinde belirtilen 30 günlük sürenin beklenmesine de gerek yoktur. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından 01/11/2011 tarihinde borçlu-davalılar aleyhine başlatılan ve ..2011/10482 sayılı dosyası üzerinden yürütülen icra takibinde; toplam .. TL alacağın tahsili istenilmiştir. Borcun sebebi olarak, “ .. ” gösterilmiştir.İcra takibinin dayanağı olarak gösterilen .. TL' nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Görüldüğü üzere, davacı-alacaklının, borçlu-davalı belediyeler aleyhine idari yargıda açmış bulunduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ilama konu alacağı 01/11/2011 tarihinde icra takibine konu ettiği, eldeki davayı ise 02/11/2011 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır.O halde, davacı-alacaklının, borçlu-davalılar aleyhine, idari yargıda açmış olduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ve eda hükmünü içeren ilamın icra takibine konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmediği gibi, İYUK 28/1. maddesinde belirtilen 30 günlük sürenin dolmasını beklemeksizin, genel hükümler uyarınca ilamın icraya konulmasına yasal engel bulunmamaktadır.Hal böyle olunca; son olarak 15/11/2001 tarihinde hüküm altına alınan alacağın kesinleşmeden ilamlı icra takibine konu yapması gerekirken, davacının kendi kusuru ile alacağı konu alan idare mahkemesi kararının 20/04/2004 tarihinde kesinleşmesinden itibaren aradan yaklaşık yedi yıllık süre geçmesinden sonra 01/11/2011 tarihinde ilamlı icra yoluna başvurarak ardından da eldeki davayı açması dürüstlük kuralına aykırıdır. Kimse kendi kusuruna dayalı olarak tazminat isteyemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.