Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7669 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8412 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 09/05/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının kendisi hakkında hırsızlık suçundan şikayetçi olduğunu, soruşturma açıldığını ve takipsizlik kararı verildiğini, söz konusu ithamın ağırlığı nedeniyle manevi olarak üzüntü duyduğunu beyan ederek tazminat ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının şikayet dilekçesindeki beyanları dikkate alındığında davacının kişilik haklarının zedelendiği kabul edilerek istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davacı ile davalının aynı kooperatifte başkan ve başkan yardımcısı oldukları, davacının kendisi dışında bir kısım aile fertlerini de kooperatife üye yaptığı ancak aidatlarını ödeyememesi nedeniyle davalının, davacı hakkında takip başlattığı, bu sırada davacının, davalı hakkında kooperatifler kanununa muhalefetten şikayetçi olduğu ve davalının yargılanıp beraat ettiği anlaşılmaktadır. Davalının, davacı hakkındaki şikayetinde, kooperatife ait defterleri işlettiği kırtasiye dükkanında bulundurduğu, davacının da başkan yardımcısı olması nedeniyle dükkana girerek rahatça defterleri incelediği, davacının avukatının takip sırasında kendisi ile görüşmek istediği, bürosuna gittiğinde kooperatife ait defterlerin avukatın elinde olduğunu gördüğünü, söz konusu defterlerde usulsüzlük iddiası ile hakkında takibat yapıldığı ve beraat etmesinden sonra defterlerin dükkanından davacı tarafından izinsiz alınmış olması nedeniyle hırsızlık suçundan şikayetçi olduğu anlaşılmaktadır.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olaya gelince, olayların gelişim biçimi itibariyle taraflar arasında husumet bulunduğu, davalının dükkanında bulunan kooperatife ait defterlerin rızası dışında alındığı, defterlerin davacının avukatında bulunduğu gözetildiğinde davalının söz konusu şikayette bulunması için az da olsa bir emarenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.Şu durumda, davalının anayasal şikayet hakkını kullandığı, bu hakkını kullanırken yasal sınırlar dışına çıkmadığı sonucuna varılarak davanın reddi yerine kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.