MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı .... vd. aleyhine 02/08/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 29/12/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının, davalı ...'ye yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.2-)Davacının, davalılar ...... Gazetesi) ve davalı ...'e yönelik temyiz itirazlarına gelince;Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, ... 02/08/2009 tarihli sayısı 1. ve 4. sayfalarında "Eski Savcıdan Şok Suçlamalar" başlıklı haberde ve ..... Gazetesi 02/08/2009 günlü sayısı 1. ve 10. Sayfalarında yayımlanan ..Yanaşmadı" ve "... Seçilmiş Birisi" başlıklı haberde diğer davalı ...'in beyanlarına yer verildiğini, davaya konu haberlerde şahsına yönelik ağır itham ve suçlamaların bulunduğunu, bu durumun kişilik haklarına haksız saldırı teşkil ettiğini beyanla, uğranılan zararın davalılardan tazminini talep etmiştir.Davalılar, yayının röportaj mahiyetinde bilgi aktarımı olduğunu ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığını beyanla açılan davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, yayınların gerçek ve güncel olduğu, özle biçim arasındaki dengenin korunduğu, yayının yapılmasında kamu yararının bulunduğu, hukuka aykırılıktan bahsedilemeyeceği, davacının kişilik haklarını ağır ve haksız bir suretle rencide etmediği, konuşmalarının sert eleştiri sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu olayda;.....Gazetesinde yayınlanan "... Seçilmiş Biri" başlıklı haberde, davalı ...'in dönemin ..... Bakanlığı Başmüfettişi davacı ... tarafından hakkında yürütülen soruşturma sırasında davalı lehine ifade verecek kişilerin yıldırıldığı dolayısıyla delillerin davacı tarafından karartıldığı ve davalının takdirname verdiği veya teklifi bakanlıkta olan herkesi cezalandırdığı yönündeki ifadelere yer verilmişse de yargılama sırasında bu suçlamaların gerçek olduğu kanıtlanamamıştır. Bu durumda; haberde basın özgürlüğünün sınırları aşılarak, davacının yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmuş olup uygun bir miktarda tazminata hükmedilmek üzere usul ve yasaya uygun bulunmayan kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davacının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.